Diriliş Ertuğrul dizisi Osmanlı Devleti’nin kurulmasından önceki dönemi konu alır. Anadolu’daki yerleşme mücadelemizin tarihi anlatılır. Dünyaya yüzyıllar boyunca hükmetmiş bir devletin temellerinin nasıl atıldığı, bu sırada ne zorluklar yaşandığı dile getirilir. Orta Asya’dan getirdiğimiz, İslamla yoğrulmuş Türk töresinin gücü görülür.
Dizide Ertuğrul Gazi’nin akıl hocalığını ve yol göstericiliğini, İlyas Fakih, büyük mutasavvıf Muhyiddin Arabi ve Kurdoğlu yapmaktadır.
Seyirci ilgisini diri tutmak için dizide casuslar, hainler ve şövalyeler, entrika, tehlike, ölüm, yoldaşlık, fedakarlık, cesaret, yiğitlik ve büyüleyici bir aşk var.
Diziyi başarılı kılan asıl sebepler: Rol dağılımı isabetli; kostümler, mekanlar, silahlar, atlar güzel ve çekimler başarılı. Dizi durağan değil, akıcı ve sürükleyici.
Tarihe birebir uygun mu, tartışılır. O devirler hakkında elimizde yeterince bilgi ve belge yok. Ama hayli emek verildiği inkar edilemez.
Dizide birçok hikmetli söz (replik) dikkati çeker: “Yiğidin bakışı, korkağın kılıcından keskindir. / Bir canım var, o da Allah’tan emanet / Bir Türk son nefesini vermeden son söz söylenmemiştir! / Biz seve seve can veririz, lakin bir karış toprak vermeyiz! / Anadolu şaha kalkar ise tüm İslam alemi ayağa kalkacaktır.”
ANA OCAĞI
“Eğlendirirken öğreten kaybedeni olmayan tek yarışma Ana Ocağı”, hafta içi her gün ekranlarda. Tamamen yerli, bildiğim kadarıyla hiçbir dış yapımdan kopya olmayan bir TRT ürünü.
Ana Ocağı köy hayatını ekranlara taşıyor ve unutulan örf ve adetlerimizi hatırlatarak kültürümüzü yaşatıyor. Yarışmacılar gündelik hayatlarını kolaylaştıracak pratik bilgiler öğreniyorlar. Hayvancılık, tarım işleri, yemek yapma, temizlik ve akla gelen her türlü işe soyunuyorlar.
Sıcak, sevecen, eğlenceli, tatlı bir rekabet ortamında insan ilişkileri gelişiyor.
Ana Ocağı seti, 50 dönüm arazi içine, Sakarya Serdivan’ın Beşevler Köyü’ndeki bir çiftlikte kurulmuş. Üç değerli ve bilgili anne var. Bunların her biri ahır, kümes, tarla, ev işleri ve mutfak konusunda uzmanlar.
Yarışmacılar temizlik sırlarını, ev düzenini, evdeki eski malzemeleri değerlendirerek nasıl tutumlu olabileceklerini, kimi zaman eski bir tişörtten çanta ya da mutfak önlüğü yapmayı öğrenirken, bir yandan da rakipleriyle mücadele ediyorlar.
Şehirli yarışmacılar, Ana Ocağı’nın ahırında süt sağmaktan, cilt bakımına; temizlikten, yemek hazırlamaya kadar birbirinden farklı işleri yaparak hayata hazırlanıyorlar.
Seyrettiğim bir bölümde bir yığın hayvan gübresini taşımak için çuvallara elleriyle doldurmaları bana hiç de hoş gelmedi. Bugün kürek varken eliyle gübre dolduran bir köyümüz olduğunu sanmıyorum.
Ana Ocağı iyi bir ekip çalışması. Yeterince seyrediliyor. Yapımcıları kutlarım.
Bir yanıt bırakın