Konya gene dolup taşmakta, soğuk kış günlerinde, Hz. Mevlana’nın 744. Vuslat Yıldönümü Anma Törenleri gönülleri ısıtmaktadır.
Hz. Mevlana’nın görüş ve düşüncelerinin en geniş şekilde sergilendiği eseri 6 ciltlik Mesnevi’sidir. Mesnevi’de dini-tasavvufi hikmetler anlatılır. Bu kitapta eski kültürlerden süzülüp gelen, bir bakıma insanlığın ortak malı sayılan çok miktarda hikaye yer alır.
Mevlana’nın çeşitli hikayelere yer vermesinin amacı, bir fikri zihinlere daha iyi yerleştirmektedir. O, çok basit ve etkili bir pedagoji kuralını uygulamıştır. Teorik bilgi ve fikirlerin yalın olarak verilmesi son derece kuru ve itici olur. Halbuki bir olaya, bir hikayeye bağlı olarak sunulunca kolay takip edilir ve hatırda daha iyi kalır. Bir örnek:
LEYLA’NIN MAHALLESİNİN KÖPEĞİ
Mecnun bir köpeği okşuyor, öpüyor ve önünde adeta kendinden geçiyordu. Etrafında saygıyla eğilip bükülerek dönüp dolaşıyor ve ona gül suyu şerbeti veriyordu.
Boşboğazın biri; “Ey ham Mecnun, yaptığın bu çılgınlık nedir?” dedi. “Köpek her zaman pis şeyleri yer, ağzı da pistir. Kuyruğunun altını bile ağzı ile temizler.”
Köpeğin birçok ayıbını saydı, durdu. Zaten ayıp gören gayp aleminin kokusunu bile alamaz.
Mecnun dedi ki; “Sen tamamen şekilden suretten, bir bedenden ibaretsin. İçeriye gir, yani ruh alemine dal da, ona benim gözümle bak.” Devam etti:
Bu köpek, Allah’ın çözülmez bir tılsımıdır. Yani Allah, onun gönlünde sahibine karşı duyduğu bağlılığı, sevginin ve vefanın hazinesini gizlemiştir. Sonra o Leyla mahallesinin bekçisidir.
Sen köpek deyip geçme, onun himmetini gör. Gönlündeki, canındaki anlayışı seyret. İrfanına bak, kendisine neresini seçmiş, neresini yurt edinmiş.
Benim gönül mağaramın mübarek yüzlü Kıtmir’idir o. Hatta o benim dert ve hüzün ortağımdır. Leyla’nın mahallesinde oturan bir köpeğin bir kılını bile ben arslanlara değişmem. (Mesnevi, c. I, beyit: 566 vd.)
AÇIKLAMA
Leyla ve Mecnun Doğu İslam edebiyatlarındaki en meşhur aşk hikayesidir. Beşeri, aşktan ilahi aşka geçmenin, platonik aşkın, karşılıksız sevginin en güçlü sembolü olarak her zaman zevkle anlatılır. Hikayede gerçek sevginin bir özelliğine değinilir. Leyla’ya delicesine aşık olan Mecnun, onun mahallesinin köpeğinde bile Leyla’dan bir iz, bir esinti aramaktadır.
Mevlana “O benim mağaramın kutlu köpeği” derken, Kur’an’daki Ashab-ı Kehf’in köpeğine göndermede bulunur. “Yedi Uyurlar” diye de bilinen Hak dostu kimselerin bir de köpekleri vardı. “Kıtmir” denen bu köpek kutsal sayıldığından Mecnun, sevip okşadığı sokak köpeğini ona benzetir.
Hz. Mevlana bu hikaye ile asıl demek istediğini Mecnun’un dilinden şöyle ifade eder: “Sen, tamamen suretten, şekilden, cisimden ibaretsin. Gel de benim gözümle bir bak!”
İnsan olarak zaaflarımızdan biri, görünüşe göre hüküm verme kolaycılığımızdır. Zahire bakıp batını (iç yüzü) ıskalarız. Mevlana bu tür maddeci bakışın yetersizliğini bıkıp usanmadan tekrar eder.
Mesnevi’deki bu hikaye şu mesajla biter: “Dostlar! Şekilden suretten geçer, mana alemine girerseniz, orasının cennet ve gül bahçesinin olduğunu görürsünüz.
Ey dost! Kendi suretini, mevhum benliğini kırıp yakacak olursan, yani bütün putların anası olan kendine (nefsine) tapmaktan kurtulursan, içindeki bütün putları kırmayı öğrenirsin.
Bundan sonra artık her sureti, her putu kırar, Hz. Haydar gibi Hayber Kalesi’nin kapısını koparırsın.”
Bir yanıt bırakın