8 yaşındaki torunum hayvanları çok sever. Eve kedi almaya annesini bir türlü razı edemedi. Sonunda orta bir yol bulmuşlar, babası ona bir kaplumbağa almış. Fakat hayvancık sanırım hastaymış, çok yaşamadı, birkaç gün sonra öldü. Ailece üzüldüler, minik hayvanı evin bahçesine gömdüler, adına fatiha okudular.
Onlar Denizli’deler, bunları bize babası telefonla anlattı. Bu hengamede beraber yaşadığımız küçük oğlum da heveslenmiş, o da bizim eve bir kaplumbağa aldı. Eşim hayvanları uzaktan sever, yakın temastan fazla hoşlanmaz. Ama oğlunun hatırına evin yeni misafiri minik kaplumbağayı benimsedi, sevdi ve iyice sahiplendi.
Bu bir minyatür kaplumbağa, su kaplumbağası. Meğer bunun satıcıları ve piyasası varmış. 30 santim çapında, 9 santim yüksekliğinde, özel imal edilmiş yuvarlak bir kabın içinde yaşıyor. Kabın tabanına bir miktar su konuyor, içinde ayrıca beyaz çakıl taşları var kabın tam ortasında basamaklı bir yükselti mevcut. Kaplumbağa bazen oraya çıkıp susuz ortamda oturuyor.
TOSBAĞADAN TOSİ’YE
Yeni alındığı günlerde oğlum, torunumla telefonda epey kaplumbağa muhabbeti yaptı. Ölen kaplumbağası için ona baş sağlığı diledi. Bizimkine bir isim koymasını istedi, o da “Tosi” olsun dedi.
“Tosi” ismi hemen benimsendi. Sonra şunu hatırladım; 9 yaşıma kadar hayat sürdüğüm dağ köyünde, kara kaplumbağaları olurdu, köy şivesiyle “gaplangaba” derdik. Sonra bunun kaplumbağa olduğunu öğrendim. Şehre göçünce Konya’da halk bu hayvana “tosbağa” diyordu, biz de öyle söylemeye başladık. Torunumun verdiği “Tosi” ismini onun için hiç yadırgamadım.
EVİN NEŞESİ
Bugünlerde eşimin eğlencesi Tosi oldu. Özel yemi var, günde 2 defa yem veriyor. Onunla konuşuyor, iltifatlar ediyor, seviyor. İlk günlerde Tosi ürkek ve çekingendi. Şimdi ortama iyice alıştı. Önceleri kafasını içeriye çekerdi. Artık bundan vaz geçti. Bazen başını uzatıp yukarıya öyle bir kaldırışı var ki, seyre değer. Sevimli gözleriyle sanki etrafı inceler gibidir.
2 günde bir banyo yapılıyor, eşim bu şekilde ifade eder. Suyu değiştirilir, hafif ılık suyun altında güzelce yıkanır ve temiz suyun içine tekrar bırakılır. Babaannesi (eşim) bu işlemi yaparken ayrı bir zevk duyar. Tosi ile konuşurken bazen bana seslenir: “Dedesi şuna bak, ne cilveler yapıyor!” der.
Tosi şimdilik 5 santim boyunda, 3.5 santim eninde, mat koyu yeşil renkte. Hareket ederken arada bir ters dönünce, yüz üstüne gelmek için epeyce uğraşır, bazen babaannesinin yardımı imdadına yetişir.
MUHABBETİN GÜCÜ
Şöyle düşünüyorum; bizim Tosi, kafesteki muhabbet kuşu, akvaryumdaki balık mutlu mudur acaba? İnsanlar kendi zevkleri için hayvanların özgürlüğünü mü kısıtlıyor? Hayvanat bahçesindeki iri hayvanlar için bu endişe yerindedir. Ama küçük hayvanlar belki de durumlarından mutludurlar.
Vehbi Güneri, Samiha Ayverdi’ye yazdığı mektuplarından birinde, sakatlanmış bir kuşu alıp baktığını, iyileşince hayvanı bıraktığını fakat bir süre sonra kuşun geri döndüğünü ve kefesine girdiğini yazar (Samiha Ayverdi-Vehbi Güneri, Mektuplar-7/1, Kubbealtı yayını).
Bunun örnekleri çoktur. Bir yere alışan ve iyi muamele gören hayvanlar, oradan ayrılmak istemezler. Her canlı muhabbetten anlar.
Bir yanıt bırakın