Arınma

Bir arkeolog profesör, slaytlar eşliğinde konferans vermektedir. Dinleyiciler arasında arkeolojiye meraklı, bu konuda birikimi olan, farklı branştan bir başka profesör, video kaydı yapıp yapamayacağını sorar. Konferansçı profesör izin vermez.

Konferans biter, soru cevap faslında ikinci profesör farklı düşündüğü ve merak ettiği bir konuyu sorar. Konferansçı biraz bozulur, cevap vermek yerine şu ithamda bulunur: “Size video kayıt izni vermediğim için böyle ters bir soru soruyorsunuz!” Tatsız bir durum ortaya çıkar. Halbuki soru soran, hiç de öyle bir amaçla sormamıştır. Kendisi meraklı meraklı biridir, o kadar.

“İNSAN PROBLEMİ”
Neden anlattım bu hikayeyi? Maalesef günümüzde ciddi bir “insan problemi” ile karşı karşıyayız. Birçoğumuzun egosu çok şişkin. Yüksek tahsil yapmak, profesör olmak buna engel olamıyor, aksine bu olumsuz tavrı besliyor. Mevki hırsı, kıskançlık, kibir ve gurur, eleştiriye tahammülsüzlük birçok kimsenin benliğini kaplamış durumda. Üniversite çevrelerini biraz daha yakından tanıdığım için bu olumsuz manzaranın büyük sıkıntı yarattığını, verimi düşürdüğünü biliyorum. Elbette istisnalar vardır, onları tenzih ederim.

NEFİS TEZKİYESİ
Bizim kültürümüzde bunun çaresi mevcuttur. Maddi ve manevi 2 türlü temizlik vardır. Manevi temizliğin bir adı da “tezkiye”, yani arınmadır. Tezkiye ile kastedilen temizlenme manevi arınmadır. İnsan benliğinin olumsuz tarafına “nefs” denir. Nefis zamanla kirlenir, katılaşır ve olumsuzlukların kaynağı haline gelir. Nefs içgüdülerin, aşırı ihtirasların, zaafların, bencilliklerin, kendini beğenmişliğin, kıskançlık ve çekememezliğin odaklandığı yer demektir.

KEMALE ERMEK
Dinimizde bu temizlenmeyi bize öğreten Peygamber efendimizdir. Kur’an-ı Kerim’de “tezkiye” kavramının geçtiği bir ayette Hz. Peygamber’in görevleri şöyle sayılır: İnsanlara ayetleri okumak, kitabı/Kur’an’ı ve hikmeti öğretmek,onları tezkiye etmek, yani manenarındırmak. (Bakara, 129)

İlahiyatçılarımızın ve din adamlarımızın çoğu Resulüllah’ın bu görevleri arasında ikisi, yani Kur’an’ı okuma, ilim ve hikmet öğretme konusu üzerinde yeterince durdukları halde, nedense “tezkiye” ye pek önem vermemişlerdir. Oysa İslam’ın asıl amacı ahlaken yücelmiş, arınmış, kemale ermiş insan tipi oluşturmaktır.

BÜYÜK SAVAŞ
Bu manevi olgunlaşmaya “Büyük cihat” denir. Dayanağı şu hadistir: Bir sefer dönüşünde Hz. Peygamber: “Hayırla döndünüz, hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Artık küçük savaştan büyük savaşa dönmüş bulunuyoruz” buyurdular. “Büyük savaş nedir?” diye sorduklarında: “İnsanın nefsi arzularıyla savaşmasıdır” buyurdular.

Nefsini arındırma, kalp tasfiyesi ve tezkiyesi insanın öncelikli işi olmalıdır. Çünkü bizim ahlaklı olma konusunda en önemli engelimiz nefsani istek ve arzularımız, bencilliğimiz, kibir ve gururlarımızdır, peşin fikirlerimiz, kötü zanlarımızdır.

Gittikçe unutulan bu “manevi arınma”ya tekrar hatırlayıp hayatımıza sokmadığımız müddetçe; koca koca insanların, esnafın, öğretim elemanının birbirinin kuyusunu kazmaktan, dedikodu yapmaktan kurtulamayacağını bilmeliyiz.Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/habe

2 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.