Tarihimizde tekke ve dergahlar, çeşitli güzel sanatların beslenip geliştiği mekanlar oldu. Özellikle şiir, tasavvufun en güzel iletişim aracıdır. Tasavvuf büyüklerinin çoğunun şiirlerinin toplandığı Divanları vardır. Yunus Emre, Mevlana, Niyazi Mısri gibi.
İzmir Mevlevihanesi’nin en aktif ve renkli siması Şeyh Nureddin Efendi’dir (1870-1920). Şeyh Nureddin’nin de oldukça seviyeli şiirleri olduğu görülür. Bunlardan bir kısmı o günün İzmir basınında, dergilerde dergilerde çıkmıştır. İki beyti şöyledir:
“Temaşa eyledim elhak cemal-i yari her yüzden / Bi-hamdillah visale nailim efsaneden geçtim.”
(Ben gördüğüm her yüzde Hakk’ın cemalini seyrettim. Şükürler olsun ki O’na kavuştum, efsaneden boş şeylerden geçtim.)
“İlm ü irfandan nasibi olmayan insan ile / Bahs edüb beyhude zayi’ etmeyiz evkatımız.”
(Biz, ilim ve irfandan nasibi olmayan kimselerle konuşarak, boş yere vaktimizi kaybetmeyiz.)
KÜLAH-I MEVLEVİ ŞİİRLERİ
Mevlevilerin başlarına giydikleri sikke, görselliği yanında, önemli bir sembolik değer taşır. Bu konuda “Külah-ı Mevlevi” redifli çok sayıda şiirler yazılmıştır. Bu geleneğin devam etmesini isteyen Şeyh Nuri Efendi, İzmir Ahenk gazetesinin 20 şubat 1914 tarihli nüshasında çıkan yazıda bir duyuru yapar.
“Külah-ı Mevlevi” başlığı altında şiirler yazılıp gönderilmesini ister. Bu şiirlerin kendisi tarafından bastırılacağını kaydeder. Bu konuda yazılmış örnek beyitleri de yazısına ekler. Hemen bir hafta sonra istenen şiirler gelmeye başlar ve Ahenk gazetesinde bir hayli Külah-ı Mevlevi şiiri yayımlanır.
Bunlardan Manisa Mevlevihanesi baş aşçısı Mesnevihan Mehmed Hilmi Dede’nin şiirinden iki beyit şöyledir:
“Sikke-puş ol, tac-ı izzettir külah-ı Mevlevi/ Dü cihanda ayn-ı rahmettir külah-ı Mevlevi”
“Sikke giymiş Mevlevidir Hazret-i Sultan Reşad / Bak nasıl bir tac-ı devlettir Külah-ı Mevlevi”
Şunu demek ister: Ey kardeş sen de başına bir Mevlevi sikkesi koy, bu yolu tanı, bu yola gir. Zira Mevlevi külahı olan sikke, bir üstünlük ve yücelik tacıdır. Baksana padişah Sultan Reşat sikke giymiş bir Mevlevidir. Mevlevi külahının nasıl bir devlet tacı olduğunu, yani insanı padişah yaptığını görüyor musun?
PADİŞAH-ŞEYH İLİŞKİLERİ
Bilindiği gibi Osmanlı padişahları tasavvuf büyüklerine daima saygı duymuştur. Osman Gazi’nin Şeyh Eedebali ile, Fatih’in Akşemseddin ile, Kanuni’nin Merkez Efendi ile, I. Ahmed’in Aziz Mahmud Hüdayi ile yakın ilişkileri vardır. Padişah Sultan Reşat da Mevlevi idi.
Şunu söylemek mümkün: Şeyh Nureddin Efendi, 20. yüzyıl başlarında İzmir’in kültür, sanat ve edebiyat çevrelerinde etkili bir isimdir. Mevlevihane bir musiki okulu gibi hizmet vermektedir. Kendisi şiir yazıp beste yapmaktadır.
Onun bir işareti üzerine, kısa sürede birçok Külah-ı Mevlevi şiiri yazılıp gönderilmiştir. Bu da gösterir ki o yıllarda Ege’de çok canlı bir edebiyat ve sanat çevresi bulunmaktadır.
Bir yanıt bırakın