Dünya büyük bir şaşkınlık içinde. Pek çok yerde panik havası hakim. Ülkemizde de durum aynı. Devletten maaşı olmayan, dar gelirli, günlük kazanıp günlük harcayan kesimler ciddi sıkıntı yaşıyorlar. Hükümetimiz, belediyelerimiz, bazı kurumlarımız, hayırsever vatandaşlarımız bu maddi sıkıntıları gidermek için ciddi çaba gösteriyorlar. Fakat Türkiye çok büyük, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmak biraz zaman alabilir.
Böyle dar boğazları ilk defa yaşıyor değiliz. Uzun tarihimizde nice sıkıntılar gördük. Bereket bu defa, ekonomik bakımdan milletçe, eski devirlere göre daha güçlüyüz. Bireyler ölçüsünde maddi sıkıntıların bir şekilde üstesinden geleceğimize şüphem yok. Devlet olarak ise biraz daha fakirleşecek gibiyiz. Ama insan malzememiz sağlam oldukça kısa sürede toparlanacağımız muhakkak.
KENDİMİZE GELİYORUZ
Korona felaketi insanımızı silkeleyip kendine getirecek gibi görünüyor. Evlere kapandıktan sonra bir kısmımız güzel şeyler düşünmeye başladı. Bu konuda basına yansıyanlardan bazıları şu mealdedir:
Ne tuhaf, egolarımızın, komplekslerimizin, bencilliğimizin esiri olmuşuz. Hayatın, huzurun, elimizdeki değerlerin farkında değilmişiz. Bu virüs bizlere sarılmanın önemini, hepimizin eşit olduğunu hatırlattı. Sevdiğine dokunmak, sarılmak ne büyük nimetmiş.
Kendimize, ailemize, çocuklarımıza ne kadar az zaman ayırıyor muşuz. Yüzeysel şeylere değer verirken, daha önemli önemli şeyleri ne kadar da gözden kaçırmışız. Olurolmaz şeylere üzülmüş, devamlı şikayet etmişiz, tatminsiz ve memnuniyetsiz olmuşuz. Doğrusu bütün bunlara değmezmiş.
İYİLİKTE İSTİKRAR
Ama insanoğlu zayıftır, çabuk unutur. Felaket bitince sorumsuzca yaşamaya devam eder. Koronadan çıkaracağımız dersler olmalı. Bakınız Kur’an’da ne buyrulur:
“İnsana bir sıkıntı dokundu mu, yatarken, otururken, ayakta bize dua eder durur. Derken kendisinden sıkıntıyı giderdiğimizde ise, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider.” (Yunus suresi,10/12)
Şahsiyetli ve olgun insan ise böyle bir zaafa yuvarlanmaz; sadece işi düşünce Hakk’a yönelme ve yalnızca felaket anında iyi insan olma basitliğine düşmez. Olgun kimse kaybettiğine üzülmediği gibi, verilen nimet sebebiyle de sevinip şımarmaz. Bu bir ayet mealidir ve Yunus Emre bunu şöyle şiirleştirir: “Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim/ Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni“
AVRUPA’DA EZAN SESLERİ
Atalarımız “Bir musibet bin nasihatten yeğdir/ iyidir” demişler. Gazete haberleri şöyle: Hristiyan nüfusun fazla olduğu Avrupa ülkelerinde ezanın sadece cami içerisinde okunmasına izin veriliyordu. Almanya genelinde neredeyse bütün eyaletlerde açıktan ezan okunması yasaktır. Korona salgınına karşı dayanışma amacıyla bazı camilerde ezan okunmasına izin verildi.
Belçika makamları da koronavirüsten dolayı camilerde namaz kılmaya ara verilmesinin ardından ülkede yaşayan Müslümanlara moral vermek için minareden ezan okunmasına izin verdi.
Bir yanıt bırakın