Tarih boyunca yüz binlerce insanın ölümüne yol hastalıklardan biri de vebadır. Antibiyotikler keşfedilinceye kadar veba toplumları kasıp kavurdu. Tek korunma yolu karantina idi ve bunu Peygamber Efendimiz tavsiye etmiş olmasına rağmen, modern anlamda karantina uygulaması 19. asırda başladı.
Bazı hat levhalarının “veba duası” olarak kabul edildiğini İrvin Cemil Schick’in bir yazısından yeni öğrendim. Bunlardan en meşhuru benim evimde de bulunan ve şunların yazılı olduğu levhadır:
“Liy hamsetün utfiy biha harra’l-veba’i’l-hatıme / el-Mustafa ve’l-Murteza ve’b-nahüma ve’l-Fatıme”
Anlamı: “Kırıp geçiren veba ateşini şu beş zat ile söndürürüm: Mustafa (Hz. Peygamber), Mürteza (Hz. Ali), onun iki oğlu (Hasan ve Hüseyin) ve Fatıma (Hz. Peygamberin kızı ve Hz. Ali’nin eşi.)”
Burada isimleri geçenlere “Ehl-i beyt” denir. Bu sözlerin sadece Ehl-i beyt sevgisini ifade ettiğini düşünürdüm. Demek ki halkımız, içinde geçen “veba” kelimesi dolayısıyla bunu bir tür “veba duası” olarak da kabul etmekteymiş. Bunun dışında vebaya karşı koruyucu olduğu kabul edilen başka hat levhaları da vardır.
SÖNEN YANGIN
Bunlardan biri şudur: Sahabeden Ebü’d-Derda adlı alim ve faziletli bir zat vardır. Bir gün kendisine mahallesinde yangın çıktığını haber verirler. O, “Allah benim evimi yakmaz” der. Telaşla 3 defa bu bilgi kendisine söylenmesine rağmen, o gene aynı cevabı verir. Gerçekten ateş onun evine yaklaşınca yangın söner. Buna şaşıranlara şu açıklamayı yapa; Peygamber Efendimiz’den gece gündüz şu duaya devam eden kimseye hiçbir şeyin zarar vermeyeceğini duydum, der. Bu dua Allah’ın yüceliğini, her şeye gücünün yettiğini belirten cümlelerden sonra şu ifadeyle biter: “Allahım nefsimin şerrinden ve her şeyin zararından sana sığınırım.” (Gazali, İhya, c. I, zikir ve dualar)
Zaten bizi bu türlü inancalar ve tevekkül anlayışı mahvetti, şeklinde itirazlar duyar gibiyim. Hayır, işin aslı başka. Tevekkül pasif bir kabulleniş değildir. Elinden gelen her şeyi yaptıktan sonra sunucun gerçekleşmesini Allah’tan beklemektir. “Tedbiriniz alın!” (Nisa, 71) emri bir Kur’an ifadesidir. Önce deveyi bağlamak sonra tevekkül etmek esastır.
DUANIN GÜCÜ
Bütün dinlerde dua vardır. Dua, Allah’a gönlünü açmaktır. O’nunla iletişim kurmaktır. Elinden gelen her şeyi yapan ve çaresiz kalan kişinin Allah’a olan samimi yönelişi bazen ona mucizevi bir şifa, kurtuluş ve aydınlık sağlar. Nitekim bazı ümitsiz hastalarda duanın şifa verici tesiri bilinen bir şeydir.
Tabiat kanunları (sünnetullah) her yerde geçerlidir. Veba mikrobu, korona virüsü uygun ortam buldu mu insanı hasta edip öldürebilir. Bu mikroplara hastalık yapma gücünü, ateşe yakma özelliğini veren Allah’tır ve bunlar görevlerini yaparlar. Ama Allah isterse onlardan bu özelliği alabilir de. Tıpkı Hz. İbrahim’i yakmadığı gibi.
Çok içten ve samimi bir gönülle kendisine yalvaran, dua eden bir kulunun isteğini Allah neden yerine getirmesin! O, “isteyin vereyim” diyen, şefkat ve merhamet dolu bir Rab’dır. Korona belası için her türlü tedbiri almak esas görevimizdir. Bu arada bütün insanlığın ondan kurtulması için dua etmeliyiz.
Your point of view caught my eye and was very interesting. Thanks. I have a question for you.