Korona salgını dolayısıyla uygulanan çeşitli kısıtlamalar yeni iletişim yolları açtı. İnternetten Youtube aracılığı ile birçok kültürel yayımlar yapıldı. Bunlardan biri de İstanbul Fetih Cemiyeti’nin 29 Mayıs Cuma günü düzenlediği “Fetih Ruhu” adlı sohbettir.
İstanbul Fetih Cemiyeti 1950’de kuruldu. Birçok kültür ve yayın faaliyetleri yapmaktadır. 70 yıllık geçmişi olan bu kurumda Ekrem Hakkı Ayverdi (1889- 1994) 29 yıl, Aydın Yüksel (d. 1939) ise 14 yıl başkanlık yapmıştır.
“Fetih Ruhu” programında Prof. Dr. Mustafa Fayda’nın (d. 1943) sohbetini dinledik. M. Fayda Türkiye’nin yüz akı ilim adamlarından biridir. Alanı İslam Tarihi olup, eserlerinden ikisi bilhassa önem taşır: Allah’ın Kılıcı Halid bin Velid ve Hulefa-i Raşidin (Dört halife) Dönemi.
Bu sohbeti birkaç yazıda özetleyeceğim. Prof. Mustafa Fayda önce “fetih” kavramı üzerinde durdu. Tamamını dinlemek için bkz. (youtube.com/ watch?v=KgBR4WJlYW4)
FETİH KAVRAMI
Feth istila ve sömürü savaşlarından farklıdır. Fetih, sadece toprak kazanmak demek olan maddi bir anlam taşımaz.
Bu kelime öncelikle ve daha çok, kalbi ve aklı İslam gerçeğine açmak demektir.
Ayrıca İslam mesajının önündeki engelleri kaldırmak, insanın gönlüne ve aklına ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamak anlamına gelir.
“İnna fetahna” diye başlayan Feth suresi fetih kavramının kaynağını teşkil eder.
Bu sure askeri bir zaferin değil Müslümanlarla Mekkeliler arasında 628’de yapılan Hudeybiye Antlaşması’nın arkasından inmiştir. Yapılan barışla 2 sene sonra gelecek Mekke’nin fethi müjdelenmiştir.
İslam’da ganimet ele geçirmek, bir soyun hakimiyetini sağlamak, yahut şan ve şeref elde etmek maksatlarıyla savaş yapılması uygun görülmemiştir. İslam fetihlerinin esas gayesi i’layı kelimetullahtır. Nitekim Hz. Peygamber’e, “Allah yolunda olan kimdir? Ganimet kazanmak için harp eden mi, cesaretiyle şöhret kazanma amacında olan mı, yoksa kabilesiyle dayanışma halinde bulunduğunu göstermek isteyen mi?” diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Hiçbiri değildir. Sadece Allah’ın adını yüceltmek için savaşan kimse Allah yolundadır.”
Peygamber Efendimizin savaşlarda kadınların, çocukların, yaşlıların öldürülmemesi için kesin emri vardır. Ayrıca girilen topraklardaki mabetler yıkılmaz, ihtiyaç dışında hayvanlar telef edilmez, ağaçlar kesilmez.
YENİ SAVAŞ HUKUKU
Bizde fetihler zulümle birlikte yürümez.
İslam yeni bir savaş hukuku geliştirdi. Başka din mensuplarına hayat hakkı tanındı.
Mesela Hz. Ömer savaşta alınan esirleri serbest bıraktı. Mısır fethedilince oradaki Hristiyan Kıbtiler’in dinlerine dokunulmadı.
Şimdiki Kıbtiler onların torunlarıdır.
Türkler Mısır’ı 4 yüz sene yönettiler, iyi bir Müslüman oldukları için aynı statüyü devam ettirdiler. Türkler Balkanlar’da da aynı yolu izlediler.
Bazı şarkiyatçılar yani Doğu bilimleriyle uğraşan Batılılar, İslam fetihlerinin insanları kılıç gücüyle din değiştirmeye zorladığını iddia etmişler ve müslümanları bir ellerinde kılıç, diğerinde Kur’an olduğu halde tanımlamışlardır.
Bu yanlıştır. Müslümanlar insanları tevhid inancına davet etmiş ve bu uğurda büyük gayret göstermişlerdir; ancak kimseyi zorla dinlerine sokmamışlardır. Fetihlerle girilen topraklar çeşitli ırk, din ve mezheplerin korunduğu bir sığınak olmuştur.
Cizye (bir tür vergi) ödemek şartıyla din ve vicdan hürriyeti tanınıp mabedlere dokunulmamış ve ibadetlerine karışılmamıştır.
Müslümanlar fethettikleri yerlerde yaşayan insanları, daha önceleri pek çok yerde yapıldığı gibi öldürme veya köleleştirme yoluna gitmemiş, ileride ihtida edeceklerini umarak onları vatandaş statüsüne almayı daha insani bulmuşlardır. (Devam edecek)
Bir yanıt bırakın