İzmir Mevlevihanesi şeyhi Nureddin Efendi’den, Rakım Elkutlu’dan söz ettik. Biri tekke şeyhi, biri Hisar Camii imamı. Yani dini kimlikleri öne çıkan insanlar.
Dinle sanat iç içedir. Din bütün toplumlarda güzel sanatların, özellikle musikinin temel kaynaklarından biridir. Din görevlisi olarak Rakım Elkutlu tek örnek değildir. Meşhur musiki adamlarımızdan Sadettin Kaynak da bir din görevlisidir. Selimiye ve Sultanahmet camilerinde imam-hatiplik yapmıştır. Sanat duygulara hitap eder. Dinde de duygu dünyasının mühim yeri vardır.
Musiki duyguları besler, onları coşturur, kanatlandırır. Duygular çok çeşitlidir. Eskilerin deyişiyle “behimi” yani hayvansı duygular da vardır. Dünyevi, şehevi duygular herkesçe bilinir. Müzik bunlara da hitap eder. Çok erotik müzik parçaları görülür.
DUYGU EĞİTİMİ
İnsanda hem hem ulvi, hem bayağı duygular bulunur. Genç yaşlarda ikinciler ağır basar. Zamanla bunlar bir anlam ifade etmez olur. Ama insan yaşamaya devam eder, onun gene duyguları vardır.
Olgun insan duygularını da eğitmesini bilir. Onları daha yüce hedeflere yöneltebilir. Tasavvuf eğitimi bu konuda en önemli yardımcıdır. Orada duygular körelmez. Aksine daha da gelişip incelir, yücelir. Kalıcı hedeflere yönelir.
Musiki tarihimize bakarsak şunu açıkça görürüz: Musiki adamlarımızın büyük çoğunluğu tekke çevrelerinde yetişti. Dergahlarda şeyh, neyzen, kudümzen olarak görev yaptılar. Saray imamı veya müezzinbaşı oldular.
ALAADDİN YAVAŞCA
Kimi sanatçılarımız Türk musikisinin bu yönünün farkındadır. Musikiyi ayağa düşürmemeye dikkat gösterirler. Uygunsuz ortamlarda sanatlarını icra etmezler. Alaaddin Yavaşca bunlardandır.
1957’de meslek hayatının başlarındadır. Ev ve muayenehanesi için bayağı borçlandığı bir dönemde, Kazablanka Gazinosu’da sahneye çıkması istenir. O sırada Müzeyyen Senar gecede 1500, Zeki Müren 1200 alıyor. Ona 3000 teklif edilir. Bir senelik tutarı da peşin verilecektir. Alaaddin Yavaşca, “Hayır” der, “Ben hekimim. Müziğimi içki masalarında satamam.”
Kültür Bakanlığı’nın Alaaddin Yavaşa anısına bir kitap çıkardı. Orada buna benzer ilgi çekici ifadeler çoktur. Şöyle der:
“Bütün yaşantım boyunca paraya hiç değer vermemişimdir. Ben musikiyi ibadet anlayışı içerisinde yapan bir kişiyim. Repertuvarımı teşkil eden eserlerin bestekarlarının mühim bir kısmı Evliyaullahtandır. İcra edeceğim yerleri ona göre seçmişimdir.”
“BİR KIZIL GONCA”
Gerçekten de klasik musikimizin bestekarlarının çoğu dini duyguları kuvvetli, bazısı doğrudan din adamı olan kimselerdir. Aşktan-meşkten bahseder sanılan eserlerin hakiki hikayelerini dinleseniz çok şaşırırsınız.
Bu anlayış günümüzde de devam eder: Amir Ateş’in Muhayyerkürdi makamında çok sevilen bir eseri var: ‘Bir kızıl goncaya benzer dudağın / Açılan tek gülüsün sen bu bağın’ Sözlerini yazan Melek Hiç Hanım bu şiiri Hz. Peygamber için yazmıştır. Bunu Amir Ateş söyler.
Bir yanıt bırakın