İZMİR’DE BEKTAŞİLİK

Burada verdiğimiz bilgilerin çoğu son150 yıla ait yazılı malzemeden benim ulaşabildiklerime dayanır. Buna göre İzmir’de Bektaşilik’in yaygın ve etkili olduğu görülüyor.

Kaynaklarda Şemsi Baba adlı iki Bektaşi büyüğü hakkında bilgi vardır. Birincisi Yusuf Şemseddin Baba’dır. Dergahının vakfiyesinden anlaşıldığına göre Mora Eğriboz’a bağlı İstefe muhacirlerindendir. 1796-1885 tarihleri arasında yaşadı. Katiboğlu civarındaki Karadutlu Bektaşi tekkesi şeyhi idi. Aynı zamanda devlet memuru olup Rüsumat başkatipliğine kadar yükselmişti.

BOZYAKA’DAKİ DERGAH

Karadutlu Bektaşi dergahından geriye bugün bir hazire kalmıştır. Eşrefpaşa’dan Bozyaka’ya giden yolun üzerinde Yağhaneler bölümündedir. 1910-1920 yıllarında dergahın yüksek duvarlarla çevrili avlu içinde bir binası vardı. Tekkenin geniş bahçesi ve bağları bulunmaktaydı ki bugünkü Yeşilyurt semtinin kuzey yamaçlarına kadar uzanırdı.

A. Şehabettin Ege (1898-1979) bu tekke ve o sıradaki şeyhi Hasan Baba hakkında çocukluk anısı olarak şöyle der:

“Bahçıvanları ve adamları ile Hasan Baba bir saltanat sahibi idi. Hasan Baba’nın bağı ile babamın komşuluğu vardı.

“Hasan Baba iri vücutlu bir adamdı. Daima beyaz entari ve üzerine siyah cübbe giyer başındaki külaha yünden beyaz kalın sarık sarardı. Beline geniş şal kuşak ve kuşak üze​rine 15 cm. kadar genişlikte sert deriden bir kemer takar ve kemerin ortasında yu​murta büyüklüğünde beyaz bir taş bulunurdu, parmağında yeşil taşlı bir yüzük, sol ku​lağına kalın gümüş bir çubuktan dolanbaç şeklinde kıvrılmış, omuzlarının yakınına ka​dar sallanan bir küpe takardı. Kendisi bekardı ve Arnavut idi.

BOSTAN DOLABI

“Bahçesinde ulu ağaçlar arasında büyük bir havuz yanında eşekle çevrilen dolaplı bostan kuyusu vardı. Eşek boynunda çıngırakla dolap çevresinde döner, çıkan su havu​za akardı. Havuzun bir kenarında üstü kiremitli çatı ile kaplı ve etrafında sedirleri bu​lunan bir oturma yeri vardı. Bu çatı ulu bir ağaca dayanıyordu. Ağaçta yükseğe bir do​lap yerleştirilmişti. Çıngırak sesleri, yaprak hışırtıları arasında Hasan Baba daima ayakta dolaşır ve ara sıra dolabı açar içindeki büyük şişeden bardağını doldurur ve içerdi. Ne içtiğini bilemem.

“Ben ara sıra ziyaretine giderdim. Kendisi okuma yazma bilmediğinden bazen gelen mektuplarını bana okuturdu. Mektuplarda şu kadar koyun gönderildiği veya bu kadar altın gönderildiği bildirilir ve ellerinden öpüldüğü yazılı olurdu. Demek Baba Efendi’ye bol bol hediyeler gelirdi. Komşumuz Baba Efendi bazen bize de kahve içmeye gelirdi. Senenin belli dini günlerinde Arnavutlar ile büyük tepsiler içinde bize de helvalar ve aşureler gönderirdi.”

İzmirli ve bu şehirde Bektaşi tekkesi postnişini olan öteki Şemsi Baba 1892’de vefat etmiştir. Bir nefesine ait ilk kıt’a şöyledir:

“Derdimizdir bizim Muhammed Ali / Zeynelabadan’dır bunların hali /Hasan Hüseyin’e demişiz beli / İman olsun kardeş güman olmasın.”

Bektaşilik’e devam edeceğiz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.