Malum korona salgını dolayısıyla hep evdeyiz.
Vaktimin çoğu kitaplarla geçiyor.
Son okuduğum kitap İsmail Kara’nın yeni çıkmış olan bir eseri:
Dağ Ne Kadar Yüce Olsa (Dergah yayını).
İsmail Bey velut bir yazar. Bu son kitabında tanıdığı 12 kişi hakkındaki gözlem ve tespitleri yer alıyor. Başta babası ve annesi olmak üzere;
Selçuk Eraydın, Bekir Topaloğlu, Ayşe Şasa, Turgut Cansever, Orhan Okay gibi önemli şahıslar hakkında yazmış.
İsmail Kara’nın rahat okunan bir dili, ince dikkat eseri gözlemleri ve düşünce tarihimize dair önemli ve isabetli değerlendirmeleri var. Annesini anlatırken çağlayan gibi taşan duygu ve düşünce yoğunluğuna hayran olmamak mümkün değil.
Kara’nın annesi zeki, becerikli, çalışkan, çilekeş, Anadolu irfanının tam bir temsilcisi muhterem bir köylü kadınıdır. İşte bu anne her gün erkenden kalkar namazını kılar. Onun sabah namazlarından sonra yaptığı uzun dualar, o sırada yer yatağında yatmakta olan küçük İsmail’in hafızasında kalmıştır.
Dinleyelim:
BİR ANNENİN DUASI
“Ya Rabbi sana çok şükür, günü geceyi yaratan sensin, bizi de yaratan sensin, hesapsız nihayetsiz şükür, verdiğin rızıklara, verdiğin bereketlere ya Rabbi sana çok şükür, akşamdan yattık, sabahtan ağrısız, dertsiz kalktık, hastanelerde adamımız yok, hapishanelerde adamımız yok, dışarda adamımız yok, kula borcumuz yok…
Aç değiliz, çıplak değiliz, ambarımız dolu, bahçelerimiz dolu…
Denizlerin kumları kadar, ulu dağlar kadar, yeşilistanlar kadar sana çok şükür… Dediklerimize, ettiklerimize estağfirullah, geçmiş günahlarımıza estağfirullah.
Ya Rabbi günahlarımı affeyle. Son nefeste iman, Kur’an nasip eyle. Divanına geleceğim, utandırma beni.
Dilimi lal eyleme. İyi günlerde, iyi havalarda ruhumu al.
Sırat köprüsünden kuş gibi geçir beni, ayağımı kaydırma.
Kabrimi ışık eyle. Cennetine koy beni. Efendimize, Hz. Hatice, Hz. Fatıma validelerimize komşu eyle ben.”
GELEN YESİN GİDEN YESİN
Sonra çocuklarına, bize sıra gelir: “Ya Rabbi ümmet-i Muhammed’i koru, benim evlatlarımı da koru. Yavrularımın zihinlerini açık eyle, okusunlar, iyilere kat onları. Rızıklarım helalinden, boldan ver; gökten yağsın, alttan toplasınlar.
Helalinden büyük dere aksın ceplerine.
Bedenlerine hastalık verme, kemiklerine ağrı koyma; okusun, büyük adam olsunlar, dünyaya ilaç olsunlar, üzüm asması gibi sürgün versin, her tarafı sarsınlar… Hz. Ali’nin kuvveti, Halil İbrahim’in bereketini ver onlara ya Rabbi.
Sular gibi artsınlar, dert yüzü görmesinler. Ayakları taşa çatmasın.
Namazın hevesini koy yüreklerine. Kabe’ye yüz sürsünler.
Beyaz sakal tarasınlar, belalardan, kötü adamlara rast gelmekten koru onları. Elleri boş keseye salmasın; akşam ceplerini boş bıraksın sabah dolu bulsunlar. Harama elleri gitmesin, ambarları, sofraları dolu dursun, gelen yesin giden yesin. Helalinden ya Rabbi…
Soğuk rüzgar vurmasın onları;
Elleri filiz versin. Bu ocaklardan Kur’an’ı eksik etme; oğuldan oğul; torundan toruna, yedi başa kadar ya Rabbi. Cenazemi yavrularım kaldırsın, cemaatımdan ayrılmasınlar.”
Sonra eşine dua eder. Fatiha’yı çeker başını göğe doğru kaldırarak ellerini yüzüne sürer, rahmetle yıkanmış gibi hemen kalkar, hasır seccadesini kaldırır, duvara asar. Birden sür’atlenir ve ev işlerine koyulur.
Bir yanıt bırakın