Osman Fazlı (1632-1691) 17. asrın meşhur Celveti şeyhi olup devrinin etkili bir kişisidir. Bursevi’nin Tamamü’l-Feyz adlı eserinden öğrendiğimize göre kendisinin dönenin padişahları IV. Mehmet ve II. Süleyman’la, vezirlerle ve diğer devlet ileri gelenleriyle yakın ilişkileri olmuştur.
Bursevi’nin anlattığına göre, Sultan IV. Mehmed bayram gecesi kendisine vaaz edip öğüt vermesi için onu dâvet etti. O da istenileni yerine getirdi. Sonra onu özel meclisine çağırdı. Huzuruna varınca padişah ayağa kalktı ve musafaha için elini uzattı. Hz. Şeyh de onun elini sıktı etti ve kendisine fazla itibar gösterisinde bulunmadı.
Osman Fazlı 1653 Viyana seferine karşı çıktı, gönderdiği mektupla Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı vazgeçirmek istedi. Bu sefer başarılı olmadı ve vezirin hayatına mal oldu. Daha sonra 1689 Belgrad Seferi’ne davet edildi. 25 Nisan 1689 günü kılıcını ve ok kuburunu kuşanarak elinde tüfeği ile yola çıktı. Fakat Sadrazam Tekirdağlı Bekri Mustafa Sofya’ya vardıklarında şeyhin geri dönmesini istedi, o da orada kaldı. Bu sefer de hezimetle sonuçlandı.
MAGOSA’YA SÜRGÜN
Osman Fazlı’nın Sadrazam Köprülüzade Mustafa paşa ile önceleri arası çok iyiydi. Onun bir rüyasını tabir ederek vezir olacağını bildirmişti. Fakat bazı yanlış anlamalardan dolayı şeyhimize kızdığı görülür. Bu sebeple Osman Fazlı’yı Magosa’ya sürgün etti. Bu sürgün onu üzdüyse de teselli noktaları da buldu. Şöyle diyor:
“Allah beni Magosa Kalesi’ne bir hikmet sebebiyle attı: Ben sultan, vezir veya diğerlerinden, benim sözümden ve nasihatimden ders alan birinin çıkacağını ve devlet düzenine faydalı olacağımı umuyordum. Şimdi ise mevcut yöneticilerin öğüt dinleme ve iyi işler yapmaya istidadı olmadığını bana bildirdi ve beni İstanbul’dan uzaklaştırdı.
TESLİMİYETLE KARŞILADI
Hz. Şeyh “Magosa’nın kapısından girince Rabbim! Gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla, çıkacağım yerden de doğrulukla çıkmamı sağla” diye dua etti. Orada halk ve yöneticiler tarafından çok iyi karşılandı. Şöyle der: “Ben bu beldeden memnunum, halkından da razıyım. Çünkü onlar bana güzel davrandılar. Eğer Allah bana baştan izin verseydi, nüfusu az ve sakin olduğu için selâmet talebiyle burayı seçerdim.” Osman Fazlı’nın Kıbrıs’ta hayli manevi feyizlere kavuştuğu anlaşılıyor. Şu sözlerinden bu sonuç çıkar: “Allah ne zaman benim için hayır murad ettiyse, ben zâhirde hoşa gitmeyen bir şeyle sınadı. Bu Kıbrıs seferinden önce bana keşfolunan sırlar, daha sonra keşfolunanlara nisbetle bir başlangıç gibidir. Allah bazı kullarını ömrünün sonuna kadar buna benzer imtihanlarla sınar.”
KIBRIS’TA MANEVİ MERKEZ
Osman Fazlı Kıbrıs’a vardıktan bir yıl sonra 11 Eylül 1691’de vefat etti. Şöhretten hoşlanmadığı ve gizli kalmayı sevdiği için kabrinin üstünün açık bırakılmasını vasiyet etmişti. Daha sonra tahsildarlık görevi yapan Seyyid Mehmed Ağa şeyhin kabrinin üstüne türbe, yanına da bir dergah yaptırdı. Bugün orası Magosa’da “Kutup Osman Efendi Tekke ve Türbesi” bilinir ve ziyaret yeridir.
Osman Fazlı iyi ki Magosa’ya sürülmüş. Onun türbesi, Hala Sultan’la birlikte bugün bize ait kutsal mekanlar olarak Kıbrıs’ı beklemektedir.
(NOT: Magosa’daki Osman Fazlı / Kutup Osman Tekkesi fotoğrafı için Lefkoşa Büyükelçiliği basın müşaviri Hüseyin Aykut’a, ayıca Ömer Turan’a teşekkür ederim.)
Bir yanıt bırakın