Bu sütunda İzmir’in kültür tarihine dair yazılar yazdım. Özellikle de tasavvuf kurumlarını konu edindim. Bu alandaki bilgileri sunmaya çalıştım. Okumuş yazmış kimselerden hoş tepkiler aldım. İzmir’in bu yönlerini bilmediklerini, yeni şeyler öğrenince mutlu olduklarını söylediler.
Bu toprakların fethi ve vatanımız olması, aynen başka yerlerdeki gibi oldu. Düzenli ordular, kılıç kuvvetiyle toprağı fethederken dervişler, mutasavvıflar gönülleri fethettiler. Fetihten hemen sonra cami, medrese, tekke, imaret gibi dini ve sosyal kurumlar faaliyete geçti. Tuncer Baykara İzmir Şehri ve Tarihi adlı kitabında, eski ve yeni yüzlerce cami ve mescit ismi sayar. Bunlar gösteriş olsun diye değil, ibadet ihtiyacını karşılamak için yapıldı.
Yaşar Aksoy, Yeni Asır’da (24.12.1987) İzmirli bestekar ve Hisar Camii imamı Rakım Elkutlu’yu anlattığı bir yazı dizisinde, 120 sen önceki bir İzmir semtini şöyle anlatır:
“O yıllar, İzmir’in en asude ve ekabir semtlerinden olan Tilkilik, cumbalı konaklarının kafeslerinden sokaklara Türk musikisi nağmelerinin yayıldığı, her evin adeta bir dergah olduğu bir ulema yatağıdır. Özellikle Rifai, Mevlevi ve Bektaşi tekkelerinin yoğun biçimde bulunduğu Tilkilik’in her köşesi bir evliya durağı, her kıvrımı bir zevk dönemecidir.”
Üniversite hocası bir dostum sordu: O halde “Gavur İzmir” sözü nereden çıktı? Bu konu birçok defa yazıldı, ama demek ki işin aslını bilmeyen çok kimse var.
TARİHTE KALDI
Türkler Malazgirt Savaşı’ndan 10 yıl sonra İzmir önlerine geldi. Sultan Alparslan’ın komutanlarından, Çakabey, 1081’de İzmir’i aldı. 15 yıl sonra şehir tekrar Bizans’ın eline geçti. Aydınoğlu Mehmet Bey, İzmir’e girdiyse de Hıristiyan mahallelerini içinde bulunduran Liman Kalesi’ni ele geçiremedi. Ancak yukarıdaki kale (Kadifekale) Türklerin elinde kaldı.
Oğlu Umur Bey, aşağıdaki Liman Kalesi’ni almak için akınlar düzenledi ama başarılı olamadı. Böylece Kadifekale Türklerin, Liman Kalesi Hıristiyanların elinde olmak üzere şehir ikiye bölündü. O sıralarda Türkler bu bölgeye “Gavur İzmir” demeye başladı. Bundan sonra Kadifekale ve çevresi için “Müslüman İzmir”, Hisarönü’den itibaren Liman Kale’deki sahil kesim ise “Gavur İzmir” olarak anılmaya başladı. Bu söz o devirden kalmadır.
“Gavur”, Türk ve Müslüman olmayanlar için kullanılan bir kelimedir. Bu sözle onları aşağılamak söz konusu değildir. Sadece demografik yapıyı, yani nüfusla ilgili durumu ifade için kullanılır.
Evet, mesele bundan ibarettir. Ama ne yazık ki toplumumuz son zamanlarda lüzumsuz bir kamplaşma içine girdi. Siyasi ve fikri ayrılıklar fazla keskinleşti. Bu hiç iyi bir gidiş değildir. Tarihte kalmış, tamamen demografik anlamda söylenmiş bir sözü bugüne taşımak yanlıştır. Şaka üslubunda bile tekrarlanmamalıdır. Kasıtlı olarak kullananlar ise bilgisizlik ve gaflet içindedir.
Kubbealtı Lugatı’na bakıyorum, Gavur: (Müslüman halk dilinde) Müslüman olmayan kimse, özellikle Hıristiyan, anlamına geliyor. İzmir’de Hıristiyan aile sayısı çok azaldı. Artık İzmir tamamen Türk ve Müslüman İzmir’dir. Unutmamalı ki biz çeşitli din ve millet mensuplarının birlikte yaşadığı bir imparatorluğun varisleriyiz. “Yetmiş iki millete bir gözle bakmak” bizim şiarımızdır.
İZMİR HEPİMİZİN
“Gavur İzmir” sözünün ulu orta kullanılması hiç doğru değildir. Hele siyasi ve fikri rekabetlere alet edilmesi çok çirkindir. Bu şehir hepimizindir, yara alması herkesi etkiler. İzmir, Kurtuluş Savaşı’nın sembol şehridir. İzmir’in işgali, Anadolu’da İstiklal ateşinin kıvılcımını tutuşturmuştur. Bu haliyle İzmir, bütün Türkiye’nin üzerine titrediği bir mübarek beldedir. Demokrasi tarihimizde bu şehrin önemli yeri vardır. Demokrat Parti ve Adalet Partisi’nin ilk varlık gösterdiği bölge burasıdır, demokrasi ateşi burada alevlenmiştir.
Onun için, İzmir’in kıymetini iyi bilelim. Gönüllerdeki yerinin zedelenmesine meydan vermeyelim.
Bir yanıt bırakın