İki yıllık aradan sonra, hacılarımız nihayet mukaddes topraklarda bugünlerde hac ibadetlerini yerine getiriyorlar. Kelime olarak “hac” hem Allah’a doğru yönelme hareketi, hem de benliğe egemen olma çabası anlamına gelir.
Hac ibadeti sırasında yapılması gerekenler kısaca şöyle özetlenebilir: Mekke civarında kutsal toprakların sınırına (mikat) gelince günlük elbiseler çıkarılır ve “ihram” denilen iki parça kumaştan oluşan özel bir kıyafete girilir. Baş açıktır.
Hac süresince kişi kendisini, kendi benliğini unutmaya çalışır. Kabe tavaf edilir.
Bütün günü ulvi düşüncelerle geçirmek üzere Mekke’ye 21 km mesafedeki Arafat’a gidilir. Daha sonra Müzdelife’de gecelenir, oradan Mina’ya geçilir ve şeytan taşlanır, kurban kesilir. Mekke’ye dönülür. Kabe tavaf edilir. Safa ve Merve tepeleri arasında yedi kere hafif koşu (sa’y) şeklinde gidilip gelinir.
İbadetler arasında en sembolik olanı hactır. Acaba bütün bu hareketler neyi ifade etmektedir? Onların bir takım iç anlamları var mıdır? Bu gibi konular üzerinde duranlar neler söylemişlerdir?
Bir tanesini açıklayalım.
TAVAF
Tavaf yani Kabe’nin etrafında 7 defa dönme insanın kim olduğunu, aslını, menşeini idrak etmesidir. Nefsin yedinci mertebesi nefs-i safiye insanın kemalinin habercisidir, yani tavafın sonunda insanın aydınlanması umulur. Tavafın yedi şavtı Allah’ın zati sıfadarından hayat, ilim, semi’, basar, irade, kudret, kelam sayısına uyar. Sadece tekvin sıfatı hariçtir, çünkü yaratmak Allah’a mahsustur.
Hadis-i kudsideki “Ben kulumu sevince artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum” müjdesi bu gerçeği ifade eder. Allah ve Resulüne aşık olan insanın feraseti ve basireti böylece kuvvetlenir. Tavaf eden kişi Kabe’yi kalbi hizasına alarak tavafa başlar, yani Allah’ın evi olan insan kalbi ile Beytullah yüzyüze gelir. Bu şekilde “Mü’min mü’minin aynasıdır” hadisi şerifinin hakikati zahir olur; Allah’ın Mü’min ismi meleklerini secde ettirdiği mü’mine ayna olur.
İSMAİL DEDE’NİN HACCI
Mevlevi halifesi Hammamizade İsmail Dede Efendi’nin haccına dair şu hatırası dini ve tasavvufi açıdan anlatmaya çalıştığımız tavaftan izler taşır: Dede Efendi ömrünün sonuna doğru hacca niyetlendi. 1845’te Sultan Abdülmecid’den müsaade alarak 68 yaşında hac seferine çıktı. Bu yolculuk aslında İsmail Dede’nin fenadan bekaya, aslına dönme arzusunu gösteriyordu.
Hammamizade İsmail Dede Efendi tavaf esnasında başka bir ruh hali içindeydi.
Aklına, Aşık Yunus’un “Dolap niçin inilersin?” şiiri düştü. Bu şiirde tavaf eden müminler sanki ağlayarak, inleyerek dönen su değirmenlerine benzetilir.
Aynı duyguları hisseden Dede Efendi benzer bir Yunus şiirini şehnaz makamında ilahi olarak besteledi. İsmail Dede’nin bu son bestesini muhteşem bir icra ile okuyan Ahmet Özhan’dan dinlemenizi tavsiye ederiz:
“Yürük değirmenler gibi dönerler/ El ele vermişler Hakka giderler/ Gönül Kabesi’ni tavaf ederler/ Muhammed’in kösü çalınır bunda.”
“Semada melekler kanat açarlar/ Önde bir kılavuz Hakk’a uçarlar/ Mü’minler üstüne rahmet saçarlar/ Muhammed’in kösü çalınır bunda.”
(Türkan Alvan’ın “Benim Adım Dertli Dolap” kitabından özetledim.)
Bir yanıt bırakın