Bayramlar, her seviyeden insanımızın heyecanla iştirak ettiği kutsal günlerimizdir. Aynı duyguları paylaşmak, aynı sevinci birlikte duyabilmek, toplum hayatı için önemli bir olaydır. Bu halleriyle dini bayramlar, aynı zamanda milli birliğimizin birer yapı taşıdırlar. O bakımdan bayramları yaşatmak, geleneğin canlı olarak devam etmesini sağlamak, her birimiz için hem dini hem de milli bir görevdir.
Bayramların bir özelliği de karşılıklı ziyaretlerde bulunmak ve dargınların barışmasıdır. Bu ziyaretleri küçümsemeyelim. Son zamanlarda yoğun iş temposu ve aşırı meşguliyet dolayısıyla, bayramlarda büyük şehirlerin boşalması gibi bir olayla karşılaşıyoruz. Bayramlar sanki sadece bir tatil vesilesi oluyor.
Bu durumun pek hoş olmadığı belli. Çare nedir? denirse, doğrusu bir şey söylemek zor. Ama herkes enine boyuna düşünüp, bayram geleneğinin devamını imkan ölçüsünde sağlayacak bir formül bulmaya çalışmalıdır.
Bir fikir adamımız şöyle der: “Eski şairler Iydiyye adı verilen bayram şiirleri yazarlardı. Çünkü, eski bayramlar tatil olacak diye değil, bayram olacak diye beklenen günlerdi. Heyecanları, saadetleri, sevinçleri için şiir söylenmeye değer zamanlardı.”
BAYRAM ŞİİRLERİ
Ankara’nın mutena bir tepesinde yatmakta olan Hacı Bayram-ı Veli’yi tanırız… Asıl ismi başka olduğu halde, kendisini manen yetiştiren hocası ve mürşidiyle bir bayram günü karşılaştığı için, o unutulmaz günün hatırasına hürmeten ismine “Bayram” denir olmuştu.
Bu XV. Yüzyıl tasavvuf adamı, aşık olduğu Allah’ına ruhen yaklaşma anlarını bir bayram sevinciyle şöyle dile getirir: “Bayram’ım imdi Bayram’ım imdi / Bayram ederler yar ile şimdi/ Hamd ü senalar hemd ü senalar/ Yar ile bayram kıldı bu gönlüm”
En güzel bayram şiirlerinden biri de Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” isimli eşsiz eseridir. Bu şiir, Türkiye Türklüğünün, dünyanın üç kıtasındaki muhteşem macerasını anlatan bir destan-şiirdir.
Süleymaniye’de Bayram Sabahı, bir ramazan bayramı sabahında, Yahya Kemal’in Süleymaniye Camii’inde bayram namazı kılarken hissettiği tarifsiz duygu ve düşünceleri dile getirir.
Şair, kendi gök kubbemiz altında, dini bir bayramın vecdiyle, milletinin bütün tarihini ve bütün maneviyatını yaşamaktadır. Karşısında da bizim en büyük mimari şaheserimiz olan Süleymaniye Camii vardır. Aslında Süleymaniye bir semboldür, o bütün bir tarihi ve kültürel değerleri temsil etmektedir.
Şiir şu mısralarla başlar: “Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede/ Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye’de/ Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati/ Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi/ Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan/ Kalkıyor tozlu zaman perdesi aradan”
Bu uzun şiir şu dizelerle biter: “Ulu mabedde karıştım vatanın birliğine/ Çok şükür Tanrı’yı gördüm bu saatlerde yine/ Yaşayanlarla beraber bulunan ervahı/ Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.”
Bir yanıt bırakın