Yahya Kemal’in bayram namazları

“Dört sene evvel (1918) Büyükada’da oturuyordum, bayramda bayram namazına gitmeğe niyetlendim. Fakat avrupai hayatın gecesinde sabah namazına kalkılır mı? Sabah erken uyanamamak korkusu ile o gece hiç uyumadım. Vakit gelince abdest aldım Büyükada’nın mahalle içindeki sakin yollarından kendi başıma camiye doğru gittim. Vaiz kürsüde va’zediyordu. Ben kapıdan girince bütün cemaatin gözleri bana çevrildi. Beni daha doğrusu bizim nesilden benim gibi birini, camide gördüklerine şaşıyorlardı. Orada o saatte toplanan ümmet-i Muhammet, içine bir yabancının geldiğini zannediyordu. Ben içim hüzünle dolu yavaş yavaş gittim. Va’zı diz çöküp dinleyen iki hamalın arasına oturdum. Kardeşlerim Müslümanlar bütün cemaatin arasında yalnız benim vücudumu hissediyorlardı. Ben de onların bu nazarlarını hissediyordum. Vaazdan sonra namazda ve hutbede onların içine karışıp Muhammed sesi kulağıma geldiği zaman gözlerim yaşla doldu. Onlarla kendimi tek gönül ve tek vücut olarak gördüm.

RUHLU BİR CEMAAT
O sabah o Müslümanlığa az aşina Büyükada’nın o küçücük camisi içinde, şafakta aynı milletin ruhlu bir cemaati idik. Namazdan çıkarken, kapıda Meclis üyesi Reşid Akif Paşa durdu. Bayramlaşmayı unutarak elimi tuttu: “Bu bayram namazında iki defa mes’udum hamdolsun sizlerden birini kendi başına camiye gelmiş gördüm! Berhudar ol oğlum, gözlerimi kapamadan evvel bunu görmek beni müteselli etti!” dedi. Hem geldiğimi hem de bayramımı tebrik etti. Yanındaki eski adamlar da onun gibi tebrik ettiler. Bu basit hadiseden pek samimi olarak mutluydular. O sabah gönlüm her zamandan fazla açıktı. Biz ki minareler ve ağaçlar arasında ezan seslerini işiterek büyüdük. O mübarek muhitten çok sonra ayrıldık, biz böyle bir sabah namazında anne millete tekrar dönebiliriz. Fakat minaresiz ve ezansız semtlerde doğan, Batı terbiyesiyle yetişen Türk çocukları dönecekleri yeri hatırlayamayacaklar!”

NİCE BİN DALGALI TEKBİR
Yukarıdaki satırlar Yahya Kemal’e aittir. 1922’de Mütareke İstanbul’unda yazıldı. Batılılaşma ve Jöntürklük sevdasına kapılan şairimiz 9 yıl Paris’te kaldıktan sonra yurda dönmüştü. Anlaşıldığına göre bu tipler her bakımdan toplumdan ayrışmışlardı. Dinle, ibadetle ilgileri yoktu. Onun için onu camide görenler şaşkınlık yaşadı. Fakat Yahya Kemal tarihimizi iyi inceleyerek evine dönmeyi bildi. Milli değerlerimize dört elle sarıldı. O bir inanç ve kültür Müslümanıydı. Yaşadığı bohem hayatı sebebiyle birçokları onu dinsiz, inançsız biri sanırdı. Oysa onun “mü’min yüzü” özellikle düz yazılarında açıkça görülür. Evet Yahya Kemal’in bir ibadet hayatı yoktu. Ne ki Büyükada’da kıldığı bayram namazı ve özellikle de “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” adlı muhteşem şiirinin etkisi ömür boyu namaz kılmaya değer ve onu “secdeli” yapar diye düşünürüm.

“Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını / Görüyor varlığının bir yere toplandığın /
Büyük Allah’ı anarken bir ağızdan herkes / Nice bin dalgalı Tekbir oluyor tek bir ses”
Şiir şöyle biter: “Ulu mabedde karıştım vatanın birliğine / Çok şükür Tanrı’ya, gördüm, bu saatlerde yine / Yaşayanlarla beraber bulunan ervahı / Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.”

Yorumlar kapatılmış.