Kültür ve edebiyatta sol’un baskınlığı

Galatasaray Lisesi edebiyat hocası Tahir Alangu’nun derse ilk girişi bir yerde şöyle anlatılır: Derken bir gün (1965 olabilir) zart diye giriyor sınıfa: “Mollalar, o önünüzdeki, üstünde ‘Edebiyat’ yazan kitap okunmayacak. Ananıza babanıza söyleyin, size birer Sait Faik külliyatı alsın… Haftaya Edebiyat! Bu ders serbestsiniz, ne isterseniz yapın!” diyerek çekip gidiyor sınıftan.

Nihat Sami Banarlı’nın Edebiyat kitabını kaldırıp atarak, kimisi sobaya atarak, birer, ikişer Sait Faik kitabı edinerek ve Tahir Alangu’nun bu muhteşem anarşist tavrını çok beğenerek, onu özleyerek bekliyorlar ikinci Edebiyat dersini. Bu derste sıraların üstünde yalnız Sait Faik kitapları…

“Açın ‘Semaver’ hikayesini, sen oku!’ diyor parmağıyla Nedim’i göstererek. Nedim (Gürses), duygulu okuyor, zaman zaman ağlayacak gibi düğüm oluyor gırtlağında heceler, öykünün sonunda bütün sınıf ağladı. Gözlerin yaşarmasına çok keyifleniyor Alangu, gülümseyerek gidiyor o gün…

Bir ay içinde herkes Sait Faik’i hatmetmiş durumda (…) Birinin ukala velisi, müfredat programını uygulamıyor diye şikâyet eder hocayı Milli Eğitim Bakanlığı’na. Ankara’dan müfettiş gelir. Fakat hoca bildiğini okumaya devam eder.

Bu bilgileri köşesinde nakleden günümüz yazarlarından biri de şunları ekler:

“Şimdi kaldı mı böyle edebiyat hocaları? Nerede! Böyle hocalar olmadığı için edebiyat dersi hâlâ birçok talebe için en sıkıcı derstir. Ders bitinceye kadar; “Mefâilün / Feilâtün / Mefâilün / Feilün”…

Nereye kadar?”

N. S. BANARLI’NIN KİTABI

Aynı sınıfta rahmetli Engin Ardıç da vardır, edebiyat hocası Tahir Alangu’dan minnet ve şükranla bahsederdi. Buna rağmen bu hocanın Edebiyat kitabını kaldırıp atın, demesi; bazı öğrencilerin kitabı sobaya atması hiç de hoş değildir. Lise yıllarında ben de Nihad Sami Banarlı’nın Edebiyat kitabını okudum. Geriye dönüp baktığım zaman bu ders kitabının ne kadar güzel ve faydalı olduğunu çok iyi anlıyorum. Zaman içinde bu kitap ağır bulunduğundan liselerde yeni ders kitapları yazıldı. Ama bana göre hiçbiri Banarlı’nın kitabı kadar öğretici. bilgilendirici ve milli şuuru besleyici metinlere ve anlayışa yer verici olamadı. Sol zihniyet bu değerli kitabı ve muhterem yazarını hiçbir zaman benimsemedi.

ARUZ VEZNİ

Alıntı yaptığım yazarın aruz kalıplarını hafife alması ayrıca üzücüdür. İyi bir edebiyat hocası derslerinde pek ala aruzu sıkmadan öğretebilir ve sevdirebilir. Türkçe Anadolu’da ve Akdeniz havzasında incelmiş ve zarafet kazanmıştır. Burada benimsediğimiz uzun sesler dile bir ahenk ve yumuşaklık kattı. Aruz bu ahenkli dilin şiir kalıbıdır. Gerçek sanatkarlar aruzu bilirler ve ondan faydalanırlar. Orhan Veli ilk şiirlerini aruzla yazmıştır. Serbest şiirde bile yer yer aruz ölçüleri bulunur ve bu sayede söyleyişte bir iç ahenk yakalanmış olur. Günümüzde aruzu zevkle kullanan gençler var.

Bir nükte: Lisede bir sözlü edebiyat sınavı. Öğrenci derse ilgisiz ve zayıf, bu defa da başaramazsa atılacak. Yaşlı ve kulakları ağır duyan hoca da bıkmış, çocuğu geçirmek istiyor. “Müstef’ilatün” vezninde bir söz söylemesini ister. Öğrenci yılgın ve ümitsiz, hafif sesle “çattık belaya” der. Her nasılsa hoca bunu işitince “aferin, çık, geçer not aldın” der.

Yorumlar kapatılmış.