Mehmet Hilmi Sanlıtop, Gazanfer Sanlıtop’un amcası, bir topçu subayı. 18 Mart 1915’te Çanakkale Savaşında düşman gemilerine yol vermeyen bataryanın komutanı. Gazanfer Bey “Saklım Gizlim Yok” adlı anı kitabında ondan “Bey Amca” diye söz eder ve bir hatırasını nakleder: İkinci Cihan Harbi öncesinde Bey Amca görevle, sanırım silah satın almak için Almanya’ya gitmiş. O zaman ülkenin imkanları zayıf olduğundan ya da kendisi öyle uygun gördüğü için bir pansiyonda kalıyor. Pansiyon sahibesi orta yaşlı bir kadıncağız. Bir de altı yedi yaşlarında oğlu var.
Akşam yemeğinden sonra birlikte sohbet ediyorlar. Çocuk basit bir tahta parçasını kendine oyuncak yapmış, tabanca niyetine onunla oyalanıyor. Bey Amca çocuğa ertesi gün için bir oyuncak tabanca getirmeyi vaat ediyor. Fakat iş görüşmeleri o kadar uzun sürüyor ki, dönüş saatinde her yer kapalı olduğu için sözünü yerine getiremiyor. Eve yaklaştıkça üzüntüsü artıyor. Zihninden çocuğa, onun anlayabileceği birtakım mazeretler üretmeye çalışıyor. Kapıyı henüz çalmadan evin sahibesi açıyor. Belli ki pencereden onun gelişini gözetlemiş. Kadın yeleğinin altında gizlediği küçük bir hediye paketini gizlice eline tutuşturuyor. Ve fısıltıyla konuşmaya başlıyor.
Siz diyor, “Yoğun işlerle uğraşıyorsunuz. Oyuncak almak için zaman bulamayacağınızı düşündüm. Oğlum henüz çok küçük, bu durumu kavrayamaz. İnsanlara güveni sarsılır. Değer ölçüleri değişir. Sizden rica etsem bu oyuncağı ona kendiniz almış gibi verir misiniz.” Yazar: Bey Amca’mın bu olay karşısında ne kadar zor duruma düştüğünü tahmin edebiliyorum. Zaten babama da özellikle bu nedenle anlatmış. Bu olayı hatırladıkça o yıllarda bir Alman annenin çocuk eğitimine bakış açısını ibretle düşünmüşümdür. Bu olaydan ve daha sonra gözlemlerimden çıkardığım bir sonuç, bir ders var tabii ki: “Yapamayacağın işin sözünü verme, insanları boş yere ümitlendirme. Basit bir sözünle veya susarak geçiştirebileceğin bir konuda kendini bağlama. Özellikle çocukların ve gençlerin üzülmelerine, değerlerini yitirmelerine sebep olma!”
BİR HADİS
Çocuk eğitimi önemli bir konudur. Anne-babalar küçük çocukları kandırmada bazen sakınca görmezler. Onları öpmek veya kendilerine yaklaştırmak için, gel sana bak ne vereceğim diye çağırırlar. Halbuki ellerinde bir şey yoktur. Bunu masum bir yalan veya küçük şaka olarak görürler. Oysa ne kadar yanlıştır. İlk defa böyle bir durumla karşılaşan küçük çocuğun ruhunda bir yara açtıklarının farkında olmazlar. Bir sahabe çocukluk anısını anlatır: Hz. Peygamber bizim evimizdeydi. Annem beni, gel sana bir şey vereceğim diye çağırdı. Peygamber anneme: “Çocuğa ne vereceksin?” diye sordu. Annem hurma vereceğini söyledi. Bunun üzerine Hz. peygamber: “Eğer aldatıp bir şey vermeseydin sana bir yalan günahı yazılırdı” dedi. Evet aynen öyle. Bir kimse, bir çocuğa, gel sana şunu vereceğim der, sonra da vermezse, bu sözü bir yalandır. Ve yalan her yerde her zaman kötüdür.
Bir yanıt bırakın