2003’te Prof. Mehmet Aydın Devlet bakanı iken Buca’da büyük bir iftar yapıldı. İzmir ve çevre illerin müftüleri, din görevlileri ve İlahiyat hocaları katıldı. Sonunda genel bir görüşme sırasında ben de söz aldım. Cami hoparlörlerindeki aşırı yüksek sesin sakıncalarını dile getirdim.
Bu iyi niyetli bir tavırdı. Sonradan duyduğuma göre, toplantıdaki bazı müftüler söylenmişler: “Bu ne biçim ilahiyat hocası, ezandan rahatsız oluyor!” Ezan bir davettir, duyurmadır, bunun güzel ve yumuşak sesle yapılması gerekir. İnsan kulağının belli bir tahammül gücü vardır. Bağırmak, aşırı gürültü, lüzumundan fazla yüksek ses rahatsızlık verir. Y. Çetinkaya’nın ifadesiyle: “Kötü okunan ezan da bir nevi zulümdür.” Ezan sesinin olumlu etkisiyle alakalı yaşanmış birçok örnek vardır. Güzel okunan bir ezan yerli yabancı herkesi duygulandırır.
İdeal olanı ezanın tabii sesle ve mikrofon aracılığı olmaksızın okunmasıdır. Ama şehirler büyüdü, gürültü arttı, hoparlör çıktı ve camilerde de kullanılmaya başladı. Hoparlör bir teknik cihazdır, sesin doğal yumuşaklığını giderir. Hele bir de kalitesiz olursa seyreyleyin gümbürtüyü.
Bir caminin yanındayken aşırı yüksek sesle ezan okununca rahatsız oluyorum. Mahalle aralarındaki cami çevresinde oturanların sıkıntı duyduğunu düşünüyorum.
Prof. Ali Esin şöyle der: “Ezan sesi hoşuma gidiyor. Kendimi evimde, yurdumda ve güvende hissettiriyor. Kültürel tabii. Ama on farklı camiden avaz avaz bağırarak kanon yapmıyorlar mı, hücuma uğramış, özgürlük alanım daralmış, etrafım düşmanla çevrilmiş gibi hissediyorum. Yapmayın ağalar, usul usul okuyun şu ezanı.”
Sanırım birçok din görevlisi, hoparlörün sesini sonuna kadar açmayı bir dindarlık ölçüsü kabul ediyor, böylece iyi bir iş yaptığını sanıyor. Oysa tam aksi sonuç doğuyor. Aşırı yüksek sesten dolayı, dini duyarlığı olan üzülüyor, dine mesafeli olanların ise nefreti artıyor. Ey din görevlisi kardeşim! Şuur altımızdaki mazlumluk, müstaz’aflık ve eziklik psikolojisini lütfen terk edelim. Yüksek seste ısrar etmenin arka planında bu duygu vardır. Oysa biz efendi milletiz. Türkiye olarak hiç esaret yaşamadık, bağımsızlığımızı kaybetmedik. Ezanlarımız hiç susmadı. Yüksek volümle kime neyi ispat ediyorsun!
Ezanın bir ahengi, etkileyici bir yumuşaklığı olmalıdır. Sınırsızca açılan yüksek sesle ve eğitilmemiş kötü bir sesle okunan ezan, gerçekten azap verir. Dine mesafeli olanları camiden, dinden soğutur. Yüksek volümü dindarlığın göstergesi sayan bir müezzin de ancak kendini aldatmış olur ve sevap yerine belki de günah kazanır. Onun için cami görevlisinin daha dikkatli olması gerekir. Yakın çevredekileri rahatsız etmeyecek bir ses yüksekliği ile ezan okumaya özen göstermelidir. Bu din hepimizindir.
Bir yanıt bırakın