Bu köşede Mustafa Öztürk hakkında 2 yazım çıktı. İlkinde onun durup dururken Mahmut Erol Kılıç aleyhinde kaleme aldığı bir yazıyı şiddetle eleştirmiştim. 3 Ocak tarihli yazımda ise şöyle demiştim:
“Öztürk’ün en çok tepki çeken görüşü, Kur’an’ın lafız (söz, kelime) olarak değil de anlam olarak Hz. Peygamber’in kalbine indiği; bu anlamı Peygamber Efendimizin kendi kelimeleriyle söz kalıbına döktüğü iddiasıdır. Bu yeni bir tartışma değildir. Geçmişte bu görüşe taraftar olan alimlerimiz olduğu anlaşılıyor.
Bu bir tercih meselesidir, elbette kendine göre gerekçeleri vardır. Bu yüzden hedef tahtası yapılması doğru değildir.
Öztürk’ün Kur’an’ın kutsallığı ve manevi değeri konusunda şüphesi olduğunu düşünmüyorum.”
ALAYCI DİL
Bugünlerde M. Öztürk gene gündemde.
Eski konuşmalarından bir bölümü, gördüğüm kadarıyla Oda TV’de yayımlandı.
Burada, yukarıda sözünü ettiğim, vahyin mahiyeti hakkındaki görüşünün bir sonucu olarak, müşriklere karşı ağır ifadeler taşıyan bazı Kur’an ayetlerinin Allah’a ait olamayacağını ve bunun Allah’ın yüceliği ile bağdaşmayacağını ileri sürmektedir. Fakat bunları anlatırken çok özensiz ve alaycı bir dil kullanmaktadır.
Bu durum basında ve sosyal medyada büyük tepkiye yol açtı. Kendisinin görevden alınması istendi. O da öğretim üyeliğinden istifa etti. Doğrusu bütün bunlar can sıkıcıdır.
AYKIRI SES
Burada meselenin bir başka noktası üzerinde duracağım. Öztürk’ün Youtube’da pek çok videosu vardır. Hadise alevlenince onun Ekim 2020 tarihli konuşmasını dinledim. Oradaki sözleri, hakkında bir önceki yazımda beyan ettiğim hüsnü zannımı değiştirdi. Mesela şöyle diyor:
Kur’an’ın teosantrik (Tanrı merkezli) bir dili var. Buna göre her şey Tanrı’nın işidir. Yaşatan, öldüren, yediren içiren hep O’dur. Bundan amaç hep O’na minnet duygusu taşımamızdır, dedikten sonra şöyle devam ediyor:
Dinin adı İslam. İsteği teslimiyet, Tanrı’ya teslim olunması. İslam üzerinden özgür fikir üretilmesi bana ironik geliyor.
Hem İslam (teslim olma) hem özgürlük diye bir şey olmaz, yapısı müsait değil.
Çünkü sana peşin peşin gel, teslim ol diyor. Teslim olduktan sonra, insanın bu büyük gücün karşısında kendi özgürlüğünü, iradesini ortaya koyması mümkün değildir. Ufalanır gidersin. Bizim Sünni gelenek Tanrı’yla kul arasındaki ilişkiyi düzenlerken mutlak surette O’nun hegemonyasını zihinlere çakmıştır. O’nun karşısında insanın esamesi okunmaz.
Onun için bizim topraklarda özgürlükçü, protest, demokrat, çoğulcu, aykırı ses fazlaca çıkmaz.
TESLİMİYET NOKSANLIĞI
Evet M. Öztürk çok zeki, akıllı, güçlü hafızaya sahip biridir. O nispette de gergin ve sıkıntılı görünüyor. Sebebi şu olabilir diye düşünüyorum: Fart-ı zeka (aşırı zeka) sahibi olması, üzerinde durduğu konular hakkında, hudutları zorlayan yorumlara gitmesine yol açmış olabilir. Konuşmalarının tamamı dinlenecek olursa, benzer meselelerde farklı şeyler söylediği görülür. Bunlar farklı ruh hallerinin yansıması olabilir. Prensip olarak tasavvufa karşı olduğu halde zaman zaman bazı Sufileri övdüğüne rastlanır. Sanırım bir takım uç fikirler ileri sürmesi ve gerginliği, İslam’ın ‘teslimiyet’ine uzak olmasındandır.
Can you be more specific about the content of your article? After reading it, I still have some doubts. Hope you can help me.