Yaşlı Karadenizli amca doktora geldi, derdini söyledi, muayene oldu, reçetesini alıp ayrıldı. Bir süre sonra tekrar geldi. “Doktor Bey, ben iyileşemedim, sıkıntılarım bir türlü geçmedi” dedi.
Doktor, bilgisayarında hastaya ait sayfayı buldu, yazdığı ilaçların şikayetine iyi gelmesi gerekirdi. Biraz düşündü, amcaya, ilaçları alıp almadığını sordu. Cevap ilgi çekiciydi, hayır, almamıştı.
Gülsün mü ağlasın mı bilemedi, ilaçları mutlaka almasını tenbih ederek hastasını gönderdi. Olayı aile hekimiz anlattı. Buna benzer gariplikler az değilmiş.
İYİ HEKİM
2010’dan itibaren bütün Türkiye’de aile hekimliği uygulaması başladı. Bizim bulunduğumuz sokak da Sağlık Ocağındaki bir hekime bağlanmış. Artık ona gidip gelir olduk. 4-5 çeşit ilaç kullanırım, rapor olunca aile hekimi hepsini yazabiliyor.
Aile hekimimiz, kendisiyle barışık bir kimse. Huzurlu siması ve anlayışlı bakışlarıyla insana güven telkin eder.
Bir süre sonra aynı bölgede başka bire eve taşındık. Bir ara yeni sokağımızın bağlı olduğu aile hekimine gittim. Çok soğuk bir tip. Bende, işine pek odaklanmadığı, insan ilişkileri zayıf biri olduğu izlenimi uyandırdı. Onun için oraya ailece kaydımızı yaptırmadık. 2 km. uzaklıktaki ilk aile hekimimize gidiyoruz.
YAYGIN HİZMET
Bu iktidarın vatandaş memnuniyeti bakımından en önemli başarısı sağlık hizmetlerini yaygınlaştırması ve kolaylaştırmasıdır. Artık doktora ve hastaneye ulaşmak çok basitleşmiştir.
Aile hekimliği, devletin sağlık hizmetlerinin en önemli halkasıdır. Hekimini herkes kendi seçebilmekte, ona kolayca ulaşılmaktadır.
Aile hekimi, kendisine kayıtlı kayıtlı kişilere sağlık konusunda rehberlik eder. Anne karnındaki bebekten, evin en yaşlı bireyine kadar bütün aile fertlerinin sağlığından sorumludur.
Bizim aile hekimiz başarılı bir doktor. Şöyle diyor: “Bu sistemle hastayı tanımamız, karşılıklı diyalog içinde olmamız sağlanıyor. Böylece zaten sorunun yarısı çözülmüş olur.
Eskiden en büyük problemlerden biri, hastanın sahipsiz olmasıydı. Hasta bugün bir hekime, yarın başkasına, öbür gün bir başkasına giderdi. Böylece doktor, hastasının kişiliğini, özelliğini, geçmiş durumunu bilmezdi. Her defasında işe sıfırdan başlardı.”
İNSAN KALİTESİ
Doktorumuzun bazı şikayetleri var, der ki: “Aile hekimliği çok iyi niyetlerle başladı. Ama sistemi kurmakla iş bitmiyor. İnsan kalitesi çok önemli. Sistem ne kadar iyi olsa da insan kalitemiz olarak, yani hem hasta hem hekim açısından söylüyorum, belli bir yerde tıkanıyorsa arzu edilen başarı yakalanamaz.” Devam ediyor:
Bazen hasta gelip mevzuat dışı bir şey istiyor ve ısrar ediyor. Gerekli gereksiz rapor isteyen çok oluyor. Hekim arkadaşlardan bir kısmı duyarsız; sorumluluk almayalım, suya sabuna dokunmayalım düşüncesiyle hareket ederler. Arıza iki yönlü; vatandaş hakkı olmayan taleplerde bulunur, bazı hekimler de yapabilecekleri işi de yapmazlar.
Bakanlıktan gelen emir ve yönetmelikler sık sık değişir. Genelge yayımlanır, ardından 6 ay tehir edilir. Bu işin bir sınırı olmalı. Devlet ciddiyeti zedelenmemeli. Bunlar çalışma şevkini zedeler.
Doktorumuzun bakmakla yükümlü olduğu kayıtlı insan sayısı 3 bin 800, her gün 80-100 hastaya bakmaktadır. Kendisi şeye rağmen iyimser bir kimse. Verilen ücretten memnun. Fevkalade bir terslik olmazsa, gün içinde çok yorulsa da akşam evine mutlu döndüğünü söylüyor.
Ortak duamızı tekrarlayalım: Allah devlete zeval vermesin.
Bir yanıt bırakın