Vahit Erdem’in ‘Devlette 45 Yıl’ adlı hatıra kitabından birkaç anekdot: Batı ülkelerine yaptığımız bir dış seyahatten sonraki toplantıda değerlendirme yaparken Süleyman Demirel şöyle demişti: “Beyler Batı’nın masasının altında daima Sevr Anlaşması saklıdır, ne zaman fırsat bulursa o dosya masanın üstüne çıkar.
Türkiye’yi yönetenler bu fırsatı asla yaratmamalıdır.
Cumhuriyet Hükümetleri, Batı ile ilişkileri iyi tutmanın yolunu daima açık tutmalı; Batının teknolojisini, sanayisini öğrenmeli ve gelişmesini devam ettirmeli.”
Bir Balkan ülkesi seyahatinden sonra da Demirel “Nereye gitsek tarih eteklerimizden çekiyor” demişti.
Bu sözün doğruluğunu, daha sonra siyasi hayatımda, NATO Parlamentosu nezdinde Türk Heyeti başkanlığım döneminde çeşitli hadiselerle defalarca müşahede ettim.
Osmanlı coğrafyasına dâhil olan, Avrupa ve Asya’nın en sorunlu bölgeleri içinde yer alan Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasya ile ilgili yapılacak müzakereler mutlaka Türkiye’yle yakından ilgiliydi.
Kıymetli devlet adamı Kâmran İnan’ın belirttiği gibi “Bazı devletler Türkiye’yi büyük buluyor, onun için küçültmek istiyorlar.” Bir yemekli toplantıda da, uzun yıllar Urfa milletvekilliği ve Demirel Hükümetler döneminde bakanlıklar yapan Necmettin Cevheri de “Anadolu coğrafyası dünya güçlerinin hep ilgisini çekmiş, işgale uğramıştır, yine bu coğrafya çiğnemek isteyenler var, birlik ve beraberliğimizi muhafaza edemezsek bizi parçalarlar” demişti.
ALLAH DOSTLUĞU
Vahit Erdem Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı iken 1985’te bir toplantı için Suudi Arabistan’dadır.
İbrahim Bodur (1928-2016) da üst seviyede bir iş adamı olarak aynı toplantıya katılır.
Birlikte Medine’ye giderler.
Bodur’un Medine’de çok yakın dostları vardı. Bütün ziyaret ve dost toplantılarına Vahit Bey’i de davet eder.
Medine’de çok güzel, duygulu, feyizli çok güzel üç gün geçirirler. Medine’den ayrılırken İbrahim Bey kendisine ” Vahit Bey, biz Allah yolunda tanıştık ve dost olduk, hatta Allah dostu olduk, dostluğumuz ebedi olarak devam edecek” der.
Bu söz V. Erdem’in içine en sıcak haliyle yerleşir. Sonraki yıllarda her fırsatta görüşürler.
YABANCILARIN SADE HAYATI
Vahit Erdem bir Japonya anısını anlatır: “Jak Kamhi beni ve Devlet Su İşleri Genel Müdürü Timuçin Tümer’i bir akşamüzeri de Japon Demir Çelik Sanayi Genel Müdürü’nün evine çay içmeye götürmüştü. O tarihte bu şirket Türkiye’de üretilen demir-çeliğin toplamının birkaç katını üretiyordu. Genel Müdürün evi son derece sade döşenmiş, yerler hasır, basit perdeler ve Japon tipi koltuklardan oluşuyordu. Ayakkabılar evin girişinde bırakılıyordu.
Bize Japonların çok sade yaşadığı, gösterişin olmadığı anlatılmıştı. Misafir olduğumuz koskoca demir-çelik sanayinin patronunun evi bunun ispatıydı.”
Bir Kuzey kutbu gezisi anısı:
“Bu çok ilgi çekici geziye gelirken de dönerken de dikkatimi çeken bir hususu vermek istiyorum.
Uçağa binerken Norveç Dışişleri Bakanı da bizimle beraber biniş kartı için kuyruğa girmiş ve kendisine hangi koltuk rast gelmişse oraya oturmuştu.
Bu hareket bizim gibi ülkeler için tasavvur dahi edilemezdi.”
Bir yanıt bırakın