Bedri Noyan aslen Samsunludur. Babasının görevi dolayısıyla bulunduğu Serez’de 1912’de doğdu. Ortaokul ve liseyi Samsun’da okudu. 1937 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Kulak Burun Boğaz İhtisası yaptı. 1946 yılında Türkiye’nin ikinci KBB doçenti oldu. 1951’de üniversiteden ayrılarak Aydın ve İzmir’de serbest hekim olarak çalıştı. Birçok sosyal dernekte görev aldı. Bahçesinde çiçekler yetiştirdi.
Dr. Bedri Noyan, 21 Mart 1960’da Alevi ve Bektaşi toplumu tarafından Dedebaba seçilerek pir postuna oturdu. Dedebabalık, Bektaşi toplumu içinde en yüksek mevkidir. 1997’de Hakk’a yürüyene kadar bu görevini sürdürdü. Bu makamı en iyi şekilde temsil etti. Bilgisi, karizması ve saygınlığı ile hem Bektaşi camiası içinde, hem de başka çevrelerde ilgi ve saygı gördü.
Bektaşi kültürüyle ilgili birçok kitap yazdı, değerli divanlar neşretti. 9 ciltlik “Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik” kitabı vardır. Manzum Türkçe Kur’an’ı hazırladı. Şiir, müzik, resim ve özellikle de hat ve ebru sanatı ile yakından ilgilendi.
Bereketli bir ömrün sonunda Noyan Dedebaba vazifesini yapmış olmanın huzurunu şu dizeleriyle dile getirir:
“İçim rahat. Durmadan çalıştım, eser verdim / Yol bilgisi ne varsa, ortaya koyup serdim / Bütün dünya bilir ki, adımız a efendim / Pir halifesi Bedri Dedebaba Noyan’dır.”
BİLMEK-OLMAK
Tasavvuf inancında “aşk” çok değer taşır. Bektaşi öğretisinde, amaçlanan, “bilmek” değil “olmak”tır. Aşk ve aşıklık da, bilinecek bir şey değildir. “Olunacak bir hal”dir. Bedri Noyan bunu şöyle anlatmış: “İnsan aşık olmadan, aşkı anlayamaz. Otomobil kullanan bir kimseyi kaldırımdan seyretmekle, şoförlük öğrenilmez. Kapıyı açıp, işin başına geçmek, içine girmek lazımdır”.
Bedri Noyan’ın sohbetlerinden birkaç cümle:
“Orhan Gazi’nin zamanında, büyük bir çoğunlukla herkes bilir ki, Hacı Bektaş-ı Veli Yeniçeri ordusuna dua etmiş. Yeniçeriler de onu Pir olarak kabul etmişler. Ordunun Piri. Gülbanklarında falan, ‘Pirimiz Hünkarımız Hacı Bektaşi Veli’ diye geçiyor.”
“Fatiha Suresi çok güzel bir sure. Hz. Ali de çok güzel bir şey söylemiş: ‘Kur’anın bütün anlamı da Fatiha Suresi’nde toplanmış. Fatiha suresinin bütün anlamı da onun baş B harfindedir, B harfindeki bütün anlam da, altındaki noktadadır. İşte ben o noktayım.”
BEKTAŞİ HAMAMDA
Bedri Noyan’dan bir Bektaşi fıkrası: “Baba hamama gitmiş. Bir güzel yemiş, giyinmiş. Bakmış ki para kesesini evde unutmuş. Ücreti ödeyecek parası yok. Ne yapsam diye kara kara düşünür. Dua eder: ‘Tanrım! Ne olur beni bu sıkıntıdan kurtar!’ derken, zelzele olmuş hamamda. O telaşla, bu da dışarı fırlamış. Bir bakmş dışarıda zelzele yok. Zelzele hamamda. Onun duası kabul olmuş, kurtarmş onu. Dışarıda adamın birini görmüş, dua ediyor, ‘Ya Rabbim, kızımı evlendireceğim, bana beş altın ver.” Omuzuna vurmuş Baba, “Bana bak demiş, bugünlerde hasisli üzerinde, bir kuruş için hamamı yıkıyordu, altın maltın verecek hali yok.”
(Not: Bir evvelki konumuz olan A. Rıza Avni 1931-1995 tarihleri arası yaşandı)
Bir yanıt bırakın