Akşehirliler bir gün Nasreddin Hoca’ya takılır ve sorarlar:
-Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır? Hoca’nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar:
-Her halde öyle olmalı.
-Böyle kişiler zaman zaman kerametler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir keramet de görelim! Hoca:
-Pekala, der karşısında durmakta olan çınar ağacına seslenir:
-Ey ulu çınar çabuk yanıma gel, diye 3 defa tekrarlar.
Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yerinden kalkar, yürümeye başlar ağacın yanına varır. Akşehirliler:
-Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin! diye gülünce, Hoca:
-Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse abdal yürür denir ya, ağaç bana gelmezse ben ona giderim, deyiverir.
NASREDDİN HOCA
Fıkraları dikkatle incelendiğinde Müslüman Türk halkının mizah sembolü olan Nasreddin Hoca’nın hazırcevap, insanları kırmadan doğruyu söyleyen, yeri geldiğinde kendisiyle de alay etmeyi bilen bir tip olduğu görülür. Fıkralarının çoğunda sıradan bir köylü gibi tarlasında, bağında çalışır, ormana odun kesmeye gider, zaman zaman da şehre iner. Bu şehir çok defa Akşehir, Sivrihisar veya Konya’dır. Ancak hocanın bazen bir alim, bazen bir bilge kişi, bazen kadı, tabip ve hoca kişiliğine büründüğü de görülür.
Nasreddin Hoca’nın bilge kişiliğinden hareketle onun tasavvufi yönü üzerinde durulmuştur. Prof. Selami Şimşek’in Nasreddin Hoca ve Tasavvuf isimli bir kitabı bulunmaktadır. Burada Nasreddin Hoca’nın tasavvufi yönünü kaynaklar ve belgeler ışığında inceler. Ona göre Nasreddin Hoca sağlam bir İslam inancına ve dini bilgiye sahiptir. Bu ölçüden hareketle ona ait olarak gösterilen fıkraları bir tasnife tutmak, aykırı olanları ayırmak gerekir.
Şimşek, Nasreddin Hoca’nın, o devirde Akşehir’de bulunan ve zamanının meşhur mutasavvıflarından olan SeyyidMahmud Hayrani‘ye intisap ettiğini ve ondan tasavvufi terbiye aldığını belirtir. Hoca devrinin tasavvuf kültürüne tam manasıyla vakıftır. İnanışta kesinlikle taassuba kaçmamış, ibadeti ve duayı şahsi menfaatlerine alet olarak kullananlarla kendi üslubuyla eğlenmiştir.
KERAMET-İSTİKAMET
Keramet sufilerin hayatlarında görülen olağanüstü olay ve davranışlar demektir. Olgun kişi olmak için keramet şart değildir. Gerçek tasavvuf mensupları, keramet göstermekten kaçarlar. Keramet değil istikamet esastır. Su üstünde yürürsen saman çöpü olursun. Havada uçarsan sinek olursun. Bir gönül ele al ki adam olasın.
Asıl keramet kötü huyları yok edebilmektir. Baştaki fıkrada Nasreddin Hoca da maddi kerametin önemli olmadığına dikkati çeker. Daha önemlisi, olgun kimsenin kibirde uzak durması gerektiğini gösterir.
NOT: Önümüzdeki hafta için izin istiyorum
Your article helped me a lot, is there any more related content? Thanks!