İşte dergahlar bu yüzden çok faydalı oğlum. Büyük hata olmuştur dergahların bir kalemde kapatılması. Bazı şartlara bağlı olarak bırakılmalıydı; mesela tahsili muayyen seviyede olmayan bir kimse şeyh olamaz, denecekti. Mesela şimdi bir maçta 100.000 kişi filan oluyor değil mi maç takip eden? Oluyor 50.000, 60.000, 100.000. Sade İstanbul’da 300 küsur dergah varmış. Bunların müdavimi, ne bileyim ortalama konuşalım 100 kişi diyelim, 100 kişiden az da olmaz, 100 kişi olsa ne eder?
Dinleyenlerden biri: 30.000 kişi eder.
Samiha Ayverdi: 30.000 kişi eder. 100 kişinin çok üstünde olan var, bir de onların soyu sopu ailesi, bilmem nesi var. (Dergahta olup biteni ) hem kulağıyla duyuyor, hem gözüyle görüyor ve oraya bağlanıyor. Epey zaman evveldi. En azından 20 sene evvel, Gümüşsuyu Caddesi’nde bir akrabayı ziyarete gitmiştik. Fevkalade soğuk bir kış günü. Çıktık saat on iki. Oluk gibi insan iniyor aşağıya. Şoföre sordum ben de “Bunlar nereye gidiyor?” Kiminin omuzunda bir şey atılmış, kiminin elinde sepet. “Yarın maç var, şimdiden yer tutmaya gidiyorlar” dedi. Oğlum sabaha kadar o soğukta, düşün, fedakarlığı düşün. Ucunda ne var? Bir meşin topun ağlardan içeri girmesi veya girmemesi. İki kampa ayrılmış millet birbirini yiyor. Demek ki insanların heyecana ihtiyacı var. (Dergahlar zikir ve ayinleriyle en azından bu heyacan ihtiyacını karşılıyor, insanları deşarj ediyordu.)
DERGAHLAR VE İSTİKLAL SAVAŞI
Manevi zürriyet (Geleneğin, ahlakın, adap erkanın, insani davranışların nesilden nesle geçmesi) çok mühim. Bunu eskiden dergahlar yapıyorlardı. İstanbul’da 1925’ten evvel, yani dini müesseselerin sırlanmasından evvel 300 küsür dergah varmış
Samiha Ayverdi: Biz İstiklal Harbi’ni nasıl kazandık? Yalnız kılıç kuvvetiyle değil. Buradan Anadolu’ya canı pahasına namütenahi cephane sevk edildi. O miskin derviş, tembel derviş dedikleri, daha doğrusu iftira ettikleri o masum ve tertemiz insanlar saman arabalarının altında, un arabalarının altında İnebolu yoluyla mavnalara gizlice cephane yükleyerek Anadolu’ya sevk ettiler.
(Başta Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi olmak üzere olmak üzere, Şehremini’nde Gülşeni Tekkesi, Eyüp’te Hatuniye dergahı gibi tekkelerin; İstiklal harbimizde, Anadolu’ya silah ve insan kaçırılması, işgal yönetiminin takip ettiği önemli kimseleri saklanması gibi hizmetler gördüğü belgelerle sabittir. MD)
YERİNE NE KOYDUK?
İşte biz o kadro merkezlerini yıktık. Yerine ne koyduk? Dergahın yerine bugün ne var? Halkevleri mi açıldı? Bir kere halkevleri dediğimiz o siyaset ocakları. Bir kere dergahlar ahlak ocağıydı. Mühim olan ahlaktır, kızım. Ahlaksız hiçbir şey yürümez. Sen bugün Rusya’nın göklere uçurduğu Sputnik’e bakma. Onun ahlakı yıkılmıştır ve bir gün o yıkılmış ahlak Rusya’yı yıkacaktır. Amerika da aynı vaziyette. Yani bugün teknik imkanları azamiye çıkmış olan milletler tamamen moral çöküntü içindeler. Bu hal onları maddeten de çökertecektir. Türk seciye ve ahlakı dillere destan olmuştur; ama biz bunu ne kendimize kabul ettirebildik, ne etrafımıza anlatabildik. Bu huy bizde yok.
(Samiha Ayverdi, Sen Onu Kaybettin kitabından)
Bir yanıt bırakın