Dil devrimi – 9

İsmail Kara Resimli Cumhuriyet Din Kitabı‘nda alfabe değişikliğiyle kültür havzamızın nasıl daraldığını söyler:

“XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yarım asırdan fazla zaman Anadolu, Rumeli, Adalar, Kırım, Kafkasya, İran Azerbaycan, Kazan, Taşkent ve Kahire dahil birçok Arap bölgesinin Türkçesini alfabe ve matbuat imlasını birbirine yakınlaştırmak ve bunun üzerinden haberleşmeyi, dayanışmayı güçlendirmek, seyahatler yoluyla tanışma ve ticareti artırmak, dini-devleti-milleti kurtarmak, yeni bir İslam dünyası ve paralel olarak yeni bir Müslüman Türk coğrafyası inşa etmek için ne kadar emek verilmişti! Belli bir başarı da sağlanmıştı bu politikalar ve gayretlerle… Türkiye bunun neticelerini ve ürünlerini Milli Mücadele sırasında bile bu bölgelerden aldığı fiili yardımlarla, maddi-manevi desteklerle görmüştü.”

“Harf İnkılabı bu zeminin en kuvvetli unsurunu ortadan kaldırıyor, Türkiye ve İslam alemiyle irtibatların en güçlü ve modern(leştirilmiş) aracını kullanılamaz hale getiriyordu. Elbette bilerek… Peki ne kadarı kendi iradeleriyle? İşte orada pek de araştırılmamış epeyce soru işareti var.” (s. 530)

KÜLTÜR İSTİKLALİ Mİ?

“İstiklalini kazanmak için mücadele ettiği, savaştığı Batı dünyasının, işgalci, sömürgeci yedi düvelin kültür havzasına girmek, onların harflerini bir gecede “Türk” harfi yapıvermek ne kadar kolaylıkla “kültür istiklali’ diye ifade edilebiliyor!?”

Yazarımız dil devriminin acı sonuçlarını yazar: 1930’larm ikinci yarısında Halil Vehbi Eralp’ın A. Weber’den tercüme edip yayınladığı Felsefe Tarihi’nin ilk baskısını bugün kaç felsefeci akademisyen okuyup hakkıyla anlayabilir? (Şimdi piyasada bu tercümenin sadeleştirmesi var, evet Osmanlılar devrinde değil, Milli Mücadele döneminde değil, Atatürk devrinde, Harf Devrimi’nden sonra, öztürkçecilik yapıldığı bir vasatta ve yüksek tahsilini Fransa’da yapmış, doktorasına orada başlamış, Kemalizme yakın bir felsefeci akademisyen tarafından yapılmış bir felsefe tercümesini bugün akademisyenler anlayamıyor.)

YÜZ YIL ÖNCESİNİ ANLAMIYORUZ

“Bunlar bile her şeyi açıklamaya, meselenin ciddiyetini anlayıp kavramaya yetebilir… (Tekrar edelim, ideolojik sebeplerle Harf İnkılabına karşı çıkan muhafazakar-milliyetçi-İslamcı çevrelerin okumuşlarının, akademisyenlerinin durumu da aşağı yukarı böyledir. İmam Hatip Lisesi, İlahiyat Fakültesi eğitimi alan insanlar ve akademisyenler de Osmanlıca ile özel olarak ilgilenmedilerse aynı durumdadır, vasıflı bir metni şöyle böyle okuyabilir ama kuşatamazlar. Bir tarafa sadece devrimleri benimseyip savunmak diğer tarafa da sadece karşı çıkmak yetiyor ve artıyor, bu sebeple de birbirlerini besliyorlar).”

BAŞARI NEREDE?

Türk dil devrimi üzerine çalışan Geoffrey Lewis kitabına A Catastrophic Success adını koymuş (Türkçeye biraz hafifletilerek Trajik Başarı adıyla çevrildi). Öyle bir reform ve başarı ki bu, kahramanının, Mustafa Kemal Paşa’nın temel metni Nutuk’u, yani kendisini bir nesil sonra okunamaz ve anlaşılamaz hale getiriyor.

Bu hakikaten katastrofik bir durum değil mi?” (s. 546)

Ben de şunu ekleyeyim: Günümüzde Reşat Nuri, Falih Rıfkı, Peyami Safa gibi meşhur yazarların kitapları ikinci, hatta üçüncü defa sadeleştirilerek basılma durumuna düştü. (Devam edecek)