Prof. Mustafa Fayda’nın ‘Fetih Ruhu’ adlı sohbetini özetlemeye devam ediyorum. (bkz. youtube.com/ watch?v=KgBR4WJlYW4).
Bir önceki yazıda İslam fetihlerinin insani ve medeni yönüne değindim. Fethin amacının toprak kazanmaktan çok gönül fethi olduğunu, kalplerin tevhit inancına ısındırılmasının hedeflendiğini, savaşlarda çocuklara, kadınlara, yaşlılara dokunulmadığını belirtmiştim.
Bu nitelikleri, sebebiyledir ki Müslümanlar hicretten yüz sene sonra Çin sınırlarından Atlas Okyanusu’na kadar geniş bir coğrafyayı hakimiyetleri altına alabildiler. Fransa’nın güneyinde Prenelere kadar adım attılar. Denizlere de açılıp Akdeniz havzasına açıldılar. Türklerin Müslüman olmasından sonra aynı hızla devam eden fetih hareketi Anadolu ve Balkanlara kadar uzandı. Daha İstanbul’un fethinden yüz küsur sene önce Rumeli toprakları fethedilmeye başlandı.
Rumeli fatihi Süleyman Paşa için söylenen şu beyit o günlerin hatırasını taşır:
“Keramet gösterip halka suya seccade salmışsın / Yakasın Rumeli’nin dest-i takva ile almışsın.” Bu fetihler dünya tarihinde eşi bulunmayan bir süratle gerçekleşti. Müslüman hakimiyetine geçen ülkelerin halkı İslam dinini kabule zorlanmamıştır. Çünkü fetih ve cihat, insanlara zorla yeni bir din kabul ettirmek için yapılmadı. ‘Dinde zorlama yoktur’ ilkesi bir Kur’an uyruğudur.
EZANLAR
Cihat, İslam devletinin genişlemesini sağlamakla birlikte gayr-ı müslimleri zorla Müslüman yapmayı hedef almaz. Onları sadece kendi himayesine almakla yetinir. Zaten zorla dine girenin Müslümanlığından ne kendine ne de İslam ümmetine bir faydası dokunmaz. Ancak münafıklığa, ikiyüzlülüğe yol açar.
İslam’da cihat bir saldırganlık, bir imha ve istila hareketi değildir. Sadece prensip uğrunda son başvurulan çaredir. İslam barış, güvenlik, dirlik düzen isteyen bir dindir. Bu da en iyi şekilde barış ortamında gerçekleşir. Fetih ve cihadın gayesi yeryüzünde fitneyi kaldırmak ve Allah’ın adını yüceltmektir.
M. Fayda Hoca bir yeri fethetmenin amacının üstünlük taslamak ve sadece toprak kazanmak olmadığına defalarca değindi. Asıl amaç İ’lay-ı kelimetullah, Allah’ın adını yüceltmek; tevhit, adalet ve ahlak anlayışını geçerli kılmaktır. Bunun bir göstergesi de Ezandır. Bugün bir yerin Müslüman olduğunun belirtilerinden biri, minarelerden yükselen ezan sesleridir.
FETİH GİRİŞİMLERİ
Gelelim İstanbul’un fethine. Bu fethi müjdeleyen hadisi herkes bilir: “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandana ve askerine ne mutlu.” Peygamber Efendimizin bunun dışında dolaylı olarak İstanbul fethine değinen başka sözleri de vardır.
Bu müjdeye erebilmek için Müslüman Arap orduları tarafından İstanbul birkaç defa kuşatıldı. II. Murat da kuşattı fakat Düzmece Mustafa olayı sebebiyle yarım bıraktı. Yıldırım Beyazıt, İstanbul’u fethetmek üzere Anadolu Hisarı’nı yaptırıp şehri kuşattıysa da Doğudan gelen Timur tehlikesi belirince bırakmaya mecbur kaldı. Bu kutlu fetih sonunda Fatih Sultan Mehmed’e nasip oldu. (Devam edecek)
Bir yanıt bırakın