Ahmet Kaplan Mersin’li bir çoban, ilkokul mezunu. Acayip bilgisayar merakı var. Pazar günleri Mersin’e iner, 1 saat internet kafeye yetecek parası var. Bulduğu eski gazeteleri toplar, hafta boyunca koyunlarının başında okur.
Bir gün gazetede Türkiye Fütüristler Derneği’nin bir haberine rastlar. Fütürist, “geleceği hayal eden kişi” demek. Onlara bu konuda mektuplar yazar. Mesela bir hayali şöyle: Gelecekte koyunların her birine bir çip takılacak, böylece çobanlık daha kolay olacak.
Bu tür yazışmalar sonucu dernek Ahmet’i İstanbul’a çağırır. Dünya Fütüristler Kongresi’nin açılışında çoban Ahmet o doğal haliyle bir konuşma yapar. Büyük alkış alır. Ona imkan sağlanır, bilgisayar animasyonu öğrenir. Sonunda çoban Ahmet, Cem Yılmaz’ın Gora filminin bilgisayar animasyonlarını yapacak hale gelir. (http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=315560)
A. ŞERİF İZGÖREN
Bu olayı A. Şerif İzgören’den dinledim. Onun ismini bu köşede evvelce birkaç kez andım. Kitaplarından alıntılar yaptım. Benim “İyiler ve İyilikler” adlı kitabımda, anlattığı olaylardan bir kısmını olumlu örnek olarak naklettim.
Bu defa canlı olarak dinleme imkanım oldu. Geçen hafta İzmir’deydi. İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde konuştu. 700 kişilik salonda ayakta kalanlar vardı.
Bir buçuk saate yakın süren konferans canlı, hareketli ve eğlenceliydi. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadığımız zevkli dakikalar yaşadık. Konuşmanın adını başlığa koydum. Ş. İzgören böyle eğlenceli isimler bulmakta başarılı. Kitaplarından ikisinin ismi şöyle: “Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır” ve “Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı”
Bu isimler ilk bakışta absürd gibi gelir. Ama kitapların ve konuşmanın sonuna gelince, isabetle seçildiği anlaşılır.
BAŞARI SEBEPLERİ
Dinleyicilerin çoğunluğu gençti. 700 kişinin 30-35 TL vererek laf dinlemeye gelmiş olması bana ilginç göründü. O kadar kimseyi toplama başarısının şifreleri ne olabilir diye düşündüm.
Ş. İzgören son derece doğal, samimi, mütevazı, kendini kasmayan ve yaptığı işi seven biri. Esprili ve eğlenceli bir sahne performansına sahip, dinleyiciyle ilk dakikadan itibaren iyi bir diyalog ve iletişim kuruyor. O gençlerin dilini bilen bir halk adamı. Sade, spor bir pantolon, üzerinde basit bir gömlek.
Çok değerli şeyler söyledi. Dürüstlükten, iş kalitesinden, girişimcilikten söz etti. Vatan sevgisi ve hoşgörünün iki temel ilke olduğunu söyledi. Ama bunları asla bir vaiz edasıyla, ders verme tavrıyla ifade etmedi. Eğlenceli bir üslupla zaman zaman dinleyicinin birine takılarak, salonu kahkahaya boğarak mesajını verdi. Espri ve şakalarında seviyesizlik ve kırıcılık yoktu.
Verdiği örneklerin çoğu bizdendi, bunların her biri bir başarı öyküsüydü. İnsanlar mutlu ve umutlu ayrıldı.
Bir yanıt bırakın