5 Aralık 2008 tarihli (A.A) mahreçli bir haberin başlığı şöyleydi: “Kaymakamın yardım teklifini kabul etmedi.” Haberin devamını görelim:
Nazilli ilçemizde Hatice Aktaş adlı bir nine vardır. Gün görmüş, gani gönüllü, haram helali bilen, inanmış bir Türk kadınıdır. Üç evlat ve 10 torun sahibidir. 102 yaşındaki Hatice nine 5 nesli görmüştür.
O tarihteki Nazilli kaymakam Caner Yıldız, bayram dolayısıyla Hatice Aktaş’ı ziyaret eder, elini öper ve sorar: “Bir isteğin var mı, ben buranın kaymakamıyım, sana yiyecek göndereyim, kömür vereyim” der.
Yaşlı kadının cevabı olgun, tok gönüllü Anadolu insanının sözüdür. Der ki: “Oğlum, buraya kadar geldin, beni bahtiyar ettin. Allah sana hacıya gitmiş gelmiş sevabı yazsın. Ben hayatta haram yemedim. Çocuklarım bana bakıyor. Sen git yardımını fakir olanlara yap, onların duasını al.”
*
Bu sözler karşısında duygulanan Kaymakam Yıldız şu mealde sözler eder: “Aman Allah’ım, 102 yaşındaki tarih gibi olan bir nineden bu sözleri duymak ne kadar anlamlı. İşte bu milletin özü budur. Halkımızın gerçek karakteri böyledir. Onun için bu milletin sırtı yere gelmez.”
Kötü örneklere bakarak ümitsizliğe kapılmak kadar yanlış bir şey yoktur. Her devirde, her zaman iyilerin var olduğunu unutmamalıyız. Milletimizin bel kemiğini teşkil edenler Hatice nine gibilerdir. Toplum onların çaldığı maya ile onların örnekliği ile ve onların yüzü suyu hürmetine ayaktadır.
*
Hatice ninenin “Ben hayatta haram yemedim” diyerek yapılmak istenen yardımı reddetmesini ardında yatan düşünce şu olmalıdır: Asıl olan elinin emeğiyle geçinmektir. Devletin vereceği yardım belki “haram” sayılmaz. Ama dini duyarlık sahibi olanlara göre, yardım parasında tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. Bu yüzden onu kabulde çekimser davranırlar. Tıpkı Hatice ninenin yaptığı gibi.
Eski toplumumuzda Ahilik kurumu vardı. Dayandığı manevi temel “fütüvvet” idi. Fütüvvet; gözü tok, gönlü geniş olmaktır. Hakkı olmayan şeye el uzatmamaktır. Yaptığı işten karşılık beklememektir. Hatice nine belki fütüvvetin adını bile duymamıştır. Ama geçmişten süzülüp gelen bu inanış ve kültür, onun mayasında ve genlerinde mevcuttur.
*
Hatice Aktaş Kaymakam Yıldız’a bazı anılarını da söylemiş. Anlattığına göre iki dayısı Çanakkale’ye gidip geri dönmemiş. Babası İstiklal Savaşı gazisi imiş. Çocukluğunda evlerini basan çeteler teyzesi, anneannesi ve bir dayısını ayaklarından asmışlar. Bütün bunlar onun inancını ve karakterini bozmamış.
Aktaş, Atatürk öldüğünde ağlayıp bayıldığını, her gün namaz kıldığında Atatürk için dua ettiğini de eklemiş.
Hatice nine yaşıyorsa sağlıklar dileriz. Vefat etmişse ruhuna Fatihalar. Böyle inançlı ve gani gönüllü insanlarımız hep vardır ve olacaktır.
Bir yanıt bırakın