1961-1969 yılları arasında 7 senem İstanbul’da geçti. O zaman şehrin nüfusu 1 milyon 7 yüz bin civarındaydı.
Daha sakin ve rahat sayılırdı. Fatih’ten Taksim’e, Boğaz’a, Emirgan’a belediye otobüsüyle gitmek kolaydı.
Cadde ve sokakların hayli bakımsız olduğunu hatırlıyorum.
Su sıkıntısı vardı. Bir ara sokaklarda çöp yığınlarından geçilmez oldu. Belediye hizmetlerinin bu kadar yetersizliğini bugünün kafasıyla anlamak mümkün değil. Ama o yıllarda daha rahat ve sakin bir İstanbul’da yaşıyorduk.
Son dönemlerdeki baş döndürücü nüfus ve trafik yoğunluğu sebebiyle İstanbul’a gitmekten çekinir oldum. Yollarda çok zaman kaybı oluyor. Gitmek istediğim bazı yerlere, Çemberlitaş’a, Çarşıkapı’ya, Süleymaniye’ye taksiyle bile ulaşmak fazla vakit alıyor.
Buna rağmen İstanbul’a akın durmuyor. “Taşı toprağı altın” ifadesi hala geçerli. Evet, burada hayat zor, ama bir şekilde tutunmak mümkün ki, şehir habire göç alıyor. Her şeye rağmen İstanbul güzel şehir.
BAKIMLI ŞEHİR
Geçen bayramı İstanbul’da geçirdim. Bayramda ana yollar tenha idi. Trafik yoğun olmayınca mesafeler nasıl da kısalıyor.
Belediyelerin maddi imkanları arttı. Yollar, sokaklar temiz. Küçük küçük de olsa yeşil alanlar bakımlı. Her taraf mevsim çiçekleriyle donanmış. Yılın her ayında bu böyle. Bunları gördükçe insanın içi açılıyor; ülkem adına seviniyorum.
İstanbul’da her tarafın tenha olduğunu zannederek Eyüp Sultan’a gittik. Bayram olduğunu, bayram dolayısıyla Eyüb’ün çok ziyaretçi çekeceğini dikkate almamışız. Merkeze yaklaşmak, park yeri bulmak zor oldu. İzdiham dolayısıyla ziyareti kısa kestik.
Beylerbeyi Sarayı’nı ilk defa gezdim. Topkapı’nın sadeliği yok. Mimaride Avrupa taklidinin tipik örneklerinden biri.
Bahçesi ferah. Anadolu Hisarı Öğretmen Evi’nin geniş bir bahçesi var. Oturup uygun fiyata çay içmek, bir şeyler yemek mümkün. Boğaz manzarasıyla serinlersiniz ve içiniz ferahlar.
RUMELİ HİSARI VE CAMİ
Birer gün arayla Boğazda Rumeli ve Anadolu Hisarlarını ziyaret ettik. Fatih döneminde Rumelihisarı’yla birlikte inşa edilen bir cami ve Hisar içinde bir de mahalle vardı. 18’inci yüzyılda yıkılan caminin sadece minaresinin bir bölümü kaldı.
1953’te Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın talimatıyla evler kamulaştırıldı, Hisar restore edildi. Tiyatro sanatçısı Muhsin Ertuğrul, 1958’de caminin bulunduğu alana açık hava tiyatrosu yaptırdı. Sonraki yıllarda burada konserler verilmeye başlandı.
Günümüz itibariyle sahil yolunda yoğun bir trafik var, yeterli otopark yok. Konser için hiç de uygun bir mekan değil.
2008’den beri konser verilmiyor.
Sadece minaresi kalan cami yeniden yapıldı ve 2015’te açıldı.
Cami, Hisar’ın mimarisine uydurulmuş, sanki eskiden beri oradaymış gibi duruyor.
Bir yanıt bırakın