İZMİR MEVLEVİHANESİ’NİN KISA TARİHİ

İzmir’de Mevlevi dergahı ilk olarak 1850 senelerinde açıldı. Kurucusu Halil Akif Dede’dir. Buna göre İzmir Mevlevihanesi’nin 75 senelik kısa bir ömrü olduğu görülür: 1850-1925.

İzmir Mevlevihanesi’nin en aktif ve renkli siması Şeyh Nureddin Efendi’dir. Halil Dede’nin oğludur. Otuz iki yıl postta kaldı. İşgal yıllarında 4 aralık 1920’de vefat etti. Dergahın haziresine defnedildi.

Şeyh Nureddin Efendi, 20. yüzyıl başlarında İzmir’in kültür, sanat ve edebiyat çevrelerinde etkili bir isimdir. Onun zamanında Mevlevihanenin, bu şehrin musiki hayatına bir canlılık getirdiği görülüyor.

Şeyh Nureddin’in beş evladı oldu: Celaleddin, Cemile, Şemseddin, Hayreddin ve Hemdem.

Ailede musiki yeteneği irsi olarak devam ettiği görülür. Şeyh Nureddin Efendi’nin biraderi ve Mevlevi tekkesinin neyzen başı Şeyh Cemal’in oğullarından Nuri Şenneyli (ö. 2006) kanun sanatçısı ve koro şefi olarak yıllarca TRT’de görev yaptı.

ÇOCUK ŞEYH

Şeyh Nureddin Efendi vefat edince yerine oğlu Mehmet Celaleddin postnişin oldu. Posta oturma merasimi Tire Mevlevi şeyhi Hayrullah Efendi tarafından icra edildi. Yeni postnişin 13-14 yaşlarında idi. İzmirli meşhur bestekar Rakım Elkutlu bir süre şeyh naipliği yaptı. Yani çocuk yaştaki şeyhin merasim görevlerini üstlendi.

Rakım Elkutlu bu aileye yakın biridir. İleride kendisinden bahsedeceğiz.

Son şeyhin göreve başlamasından beş sene sonra 1925’te tekkeler kapandı. Bu çok yakışıklı, fakat o nispette talihsiz genç şeyh, 25 yaşında vefat etti.

Tekkelerin kapanmasından sonra zamanla dergah harabe haline geldi. Nureddin Efendi ve babası Halil Akif Dede’nin kabirleri 1940’lı yıllarda oğulları tarafından Kokluca mezarlığına taşındı. Ne yazık ki başlarında bir kabir taşları bile yoktur.

DEĞİŞEN İZMİR

Namazgah, Dibekbaşı, Topaltı gibi semtler eski İzmir’in asıl yerleşim merkezi imiş. Körfezi gören bu yamaçlar değerli imiş. Fakat bölgenin eski sakinleri yavaş yavaş buraları terk etmeye başlamış.

Şahsi mülk olan Mevlevi tekkesi ve emlaki, Şeyh Nureddin’in torunu Tülay Onart’tan öğrendiğimize göre varisleri tarafından İzmirli tütün tüccarı Şeref Remzi Reyent’e satılmış.

Nihat Demirkol’un ifadesine göre Mevlevihanenin bulunduğu yere eskiden “Tekke” denirmiş. Şu tahminde bulunabiliriz: Mevlevi Tekkesinin müştemilatı genişse de, zaman içinde kenarından köşesinden kırpılarak başka meskenler yapıldığını söylemek mümkün. Şimdiki halde Patlıcanlı yokuşunun sonlarında küçük bir arsa kalmıştır.

İlk şeyh Halil Akif Dede’den şöyle söz edilir: “O zaman için şehrin en güzel yerinde Mevlevihane’yi kurdu.” 150 sene içinde şehirler ve telakkiler ne kadar değişiyor.. Bugünkü duruma bakarak insanın inanası gelmiyor. Daracık eğri büğrü sokaklar, dik yokuşlar ve yoksulluk manzaraları görülüyor. Demek ki o zamanlar körfeze tepeden bakan bu semtler, en muteber mevkilermiş. Araç Trafiği olmadığı için sokaklar rahatmış.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.