Halvetilik’in kurucusu Ömer Halveti’dir (ö. 1397). Yayılmasında öncülük eden ise “ikinci pir” ünvanıyla anılan Yahya Şirvani’dir (ö. 1464), türbesi Bakü’dedir. Osmanlı döneminde İstanbul, Anadolu ve Balkanlarda en yaygın tarikat haline geldi.
Toplu zikirlerinde deveran yani ayakta halka olup dönerek zikretmek usulü vardır. Bu zikirler bazan çok heyecanlı olur, zikir sesleri semahaneyi inletirdi.
Çeşitli kollarıyla Halvetilik Türk toplumunda en fazla etkisi olan tarikatlerden biri idi. Mensupları arasında her sınıftan ve her meslekten insan vardı. Yavuz ve Kanuni devrilerinde yaşamış olan Sünbül Efendi ve Merkez Efendi halvetidir. Türbeleri bugün de ruhaniyetli birer mevki olarak büyük ziyaretçi çekmektedir.
İzmir’de Halveti Zaviyeleri
Halvetiyyenin Uşşakiye kolunun Ege’de; Manisa, Aydın, Denizli ve İzmir’de müntesipleri bulunmaktadır. Kaynaklarda Tireli Şemseddin Ahmed Efendi (Uzun Şems, ö. 1567) diye biri anılır. Kendisi Merkez Efendi halifelerindendir. Onun adına İzmir’de bir zaviyeden söz edilir.
Yiğitbaş-ı Veli Ahmed Şemseddin Marmaravi (ö. 1504) Ahmediyye kolunun kurucusudur. Türbesi Manisa’dadır. İzmir’de onun adına da Şehzade Korkut bir zaviye yaptırdı.
Halvetiyye’ye mensup kişilerden ikisi de şunlardır: Yozgatlı Mustafa Keşfi Efendi (ö. 1891), son Osmanlı ileri gelenlerinden, alim bir Halvetiyye mensubudur. Tire’de ve İzmir’de müderrislik yaptı. 500’e yakın öğrenciye icazet (diploma) verdi.
Manevi Sığınak
Müstecabizade İsmet (1872-1917), İzmir edebiyat ve sanat çevrelerinde ismi olan biridir. Şark kültüründe güçlü, Arapça, Farsça ve Fransızca’ya hakim bir şairdir. Siyasi sebeplerle uzun bir sürgün hayatı yaşadı. Kendine çok güvenen, fakat değerinin bilinmediğinden sürekli şikayet eden şair içkiye çok düşkündür. Hayatının son zamanlarında içkiyi bırakmış ve Halvetiyye’nin Cerrahiye koluna girmiştir.
Buradan şu sonuçları çıkarabiliriz: 1- Yirminci yüzyılın başlarında İzmir’de bir entelektüeli cezp edecek seviyede Halveti-Cerrahi kültür çevresi vardır. 2- Tasavvuf kurumları her zaman olduğu gibi aç ruhlara bir manevi sığınak görevi yapmaktadır.
“Yiğitbaşı” ne Demek?
Yukarıda adı geçen Ahmet Şemseddin Manisa’ya bağlı Gölmarmara’da 1435’te doğdu. İyi bir eğitim gördü olgunluk yaşları II. Bayezid dönemine rastlar. O tarihlerde İstanbul’da tarikat adına bazı yanlışlar dikkati çekti. Ahmet Şemseddin’in şöhreti oralarda duyulmuş olmalı ki, hakemlik yapmak üzere İstanbul’a çağrıldı. Görevini başarıyla yaptı. “Yiğitbaşı” lakabı bu sebeple verildi.
Onun adıyla anılan Ahmediye’den yeni kollar doğdu. Bunlar vasıtasıyla Halvetilik Balkanlara kadar yayıldı.
Onun hakemliği menkıbelere daha renkli yansır: İstanbul’da şeyhim diye ortaya çıkıp halkı istismar eden sahtekarlar görülür olmuştu. Bunu düzeltmek üzere A. Şemseddin Manisa’dan çağrıldı. Yalancı şeyhleri sınavdan geçirdi. Bazılarının sahtekar olduğu anlaşıldı. Onların tac ve hırkaları, yani tarikat kıyafetleri toplandı, bir gemiye konarak Marmara Denizinin derinliklerine bırakıldı.
BALKANLARDAN EGE’YE 12 kasım p.tesi
Bir yanıt bırakın