Dün 7 Temmuz’du, Kenan Rifai’nin Hakk’a yürüyüşünün 63. yıldönümü. Ken’an Rifai (1867- 1950) Filibe doğumlu. Ailesi Osmanlı’nın maruz kaldığı Balkan faciası sonucu İstanbul’a göçtü. Kenan Bey, Galatasaray Lisesi’nde öğrenime başladı, zeka ve kabiliyeti ile dikkati çekti. Kısa zamanda Fransızca’yı kavradı.
Zaman zaman Filibe’ye ziyarete giderlerdi. Artık bir delikanlı olan Kenan, bu seyahat dönüşlerinde tren, Türk sınırında durduğu zaman iner, yere kapanarak öper ve nöbet tutan askerlerin boynuna sarılırdı. Doğup büyüdüğü toprakların elden çıktığını anlamıştı. Asıl toprak, vatandı, devletti. Devlet ise nizamdı, huzurdu.
Seviyeli bir öğretim kurumu olan Galatasaray’dan mezun olduktan sonra bir süre hukuk fakültesine devam etti. Bu arada Balıkesir İdadisi (lise) müdürlüğüne tayin edildi. Maarif hizmeti ömür boyu sürdü.
Balıkesir’de, tasavvuf eğitimi demek olan ilk riyazet temrinlerini yaptı. Bir sanatkardan musiki nazariyatı öğrendi ve ney meşketti.
Daha sonra Adana maarif müdürlüğüne, ardından sırasıyla Manastır, Kosova, Üsküp ve Trabzon maarif müdürlüklerine getirildi. Medine’ye gitmek için başvuruda bulundu.
O devirde Osmanlı Devleti’ne bağlı olan Medine’de İdadi-i Hamidi müdürlüğüne tayin edildi. Dört yıl kaldığı Medine’de Ahmed er-Rifai neslinden Hamza Rifai’ye intisab etti. Ondan icazet ve hilafet aldı.
İstanbul’a döndü. Annesi Hatice Cenan Hanım 1908 yılında Hırka-i Şerif civarında Ümmü Ken’an Dergahı’nı yaptırdı. Orada tasavvuf eğitimi ve irşad faaliyetine başladı. 1925 yılında tekkelerin kapatılmasına kadar bu hizmetini sürdürdü. 1950’de vefat etti. Merkez Efendi Camii avlusundaki hazireye defnedildi. Bu ruhaniyetli “Merkez”, her zaman ziyaretçilerine öteler aleminden nasip sunmaya devam ediyor.
Mesnevi’nin I. Cildine yaptığı açıklamalar, Şerhli Mesnevi-i Şerif adıyla basıldı. Ayrıca Sohbetler ve Ahmed er-Rifai isimli kitapları vardır.
MODERN MÜSLÜMAN
Tanzimattan beri bir kültür ve medeniyet buhranı yaşadığımız bilinmektedir. Kenan Rifai’de, müslüman kalarak modern hayatı benimsemenin, kendi kültür ve medeniyetimizi terk etmeden çağa ayak uydurmanın örneklerini görürüz. İleride, en verimli öğrencisi olan Samiha Ayverdi bu konu üzerinde daha açık beyanlarda ve tekliflerde bulunacaktır.
Kenan Rifai, Cumhuriyet Türkiye’sinde hem dindar hem de laik-batıcı bilinen çevrelerden bazılarınca zaman zaman ağır eleştirilere hedef oldu. Buna mukabil o, her kesimi kucaklayan bir büyük gönül sahibidir. Şu dörtlüğü dikkat çekicidir: “Dinli, der: “Dinsiz” bize/ Levmeder dinsiz bizi/ Biz ne ondan bundanız/ Hem de ondan bundanız.”
Şunu demek ister: Kendisini dindar sayanlar bizim “dinsiz” olduğumuzu söyler. Dinle hiç ilgisi olmayan kimseler ise bizi kötüler dururlar. Aslında biz, iki zümrenin de dedikleri gibi değiliz. Fakat öyle bir anlayıştayız ki, onlarla empati kuracak, onları ve herkesi kucaklayacak, gönül zenginliğine sahibiz.
Bir yanıt bırakın