Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı 50 yıllık geçmişe sahip bir kültür ve irfan ocağıdır. Kurucuları Ekrem Hakkı ve Samiha Ayverdi kardeşlerdir. Vakfın amacı şudur:
“İlim, fikir ve sanatta Türk milletine has tarihten gelen değerleri esas tutarak, nesilleri, milli bir düşünce ve sanat merkezi etrafında toplamaktır. Bu gayeye erişmek için ilim ve fikirde, sanatta, dilde, sosyal sahada ve neşriyatta muhtelif çalışmalar yapmaktadır.”
Vakfın çok kaliteli ve ciddi yayınları vardır. Mütefekkir yazar Samiha Ayverdi’nin 70’e yakın eserini yayımladı. Dilimizin en değerli sözlüklerinden biri ve kısa adı “Kubbealtı Lugati” olan “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”ü çıkardı. 3 büyük ciltlik bu sözlük kültür hayatımızda hak ettiği yeri kazandı. İnternet ortamında en çok başvurulan lügattir (lugatim.com).
KURSLAR
Vakıf amacına uygun şekilde çeşitli sanat kursları açtı. Bunların en başında Musiki kursları gelir. 1971’de başlayan çalışmalar, Türk müziğinin en kıymetli isimlerinden Münir Nurettin Selçuk (1900-1981) başkanlığında Cahit Gözkan (1909-1999), Kemal Batanay ve Yusuf Ömürlü’den (1936-2020) oluşan bir heyet tarafından yürütüldü.
Yusuf Ömürlü’nün yürüttüğü Kubbealtı Korosu’nda daha sonra Elif Ömürlü Uyar görev aldı. Çemberlitaş’taki Vakıf binasında Halen Münip Utandı ve Serap Çağlayan bu işi yürütmektedir. Bu yazıda asıl amacım Kemal Batanay’ın örnek davranışını anlatmaktır.
MÜBAREK MUSİKİ
Musiki, Kubbealtı’nın önem verdiği bir sanat dalıydı. Çok değerli hocalarla nitelikli musiki faaliyetleri için, maddi külfetlere razı olunmaktaydı. Düşünülen hocalardan biri Kemal Batanay’dı (1893-1981). Ona hocalık teklifini Yusuf Ömürlü yaptı. Batanay’ın ibretli cevabı şöyleydi:
“Yusuf evladım, elbette hoca hakkını ödemek lazımdır; ama mevzubahis ben olursam iş değişir. Bana musiki öğreten hocalarımdan hiç biri benden bir metelik bile istemediler. En ufak bir hediyemi kabul etmelerinin asla mümkün olamayacağını şöyle böyle hissettirdiler. Ne öğrettilerse, ne yaptılarsa, Allah rızası için, musikiyi mübarek bir meşgale saydıkları için yaptılar. Hatta, bunlardan Rauf Yekta Bey gibi birkaç üstad, temin edemediğim zaruri ihtiyaçlarımı bile karşıladılar. Ben de onların hakkını, hevesli ve kabiliyetli talebelere ücretsiz ders vererek ödemeye uğraşıyorum. Yanlış anlaşılmasın, bu söylediklerim sadece kendim içindir; umumi değildir.”
Batanay şöyle devam eder: “Ayrıca, çok hürmet ettiğim, hayranı olduğum muhterem Ekrem Hakkı Beyefendi ve Samiha Ayverdi Hanımefendi’nin başında bulundukları bir müessesede parayla musiki dersleri vermek bana hiç yakışmaz. Onlar gençlere musiki öğretip sevdirebilmek için kim bilir kaç para harcayacaklar, ne kadar yorulup, nelerle uğraşacaklar!
Hiç merak etmeyin, mademki Samiha Hanımefendimiz bu vazifeye bizi uygun görmüşler, adı güzel, hamisi güzel Kubbealtı’nda elimden geleni esirgemeden çalışırım.”
Aslında Kemal Batanay fevkalade mütevazı yaşama biçimine rağmen, hissedilir bir maddi sıkıntı içinde idi. Onun için Kemal Batanay’ın her konuda kollanması ve maddi zorluk içinde olmaması için gerekli tedbirler alındı, çeşitli vasıtalarla hakkının ödenmesine gayret edildi. (Bkz. Musikiye Adanmış Bir Ömür, Nefes yayını)
Bir yanıt bırakın