Kudüs! Tekkeler Şehri

Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi ve Hazreti Peygamber’in Miraç’taki ilk durağı olması sebebiyle bizce kutsal bir şehirdir. Onun için sürekli ziyaret edilir. Buranın tasavvuf kültüründe ayrı bir önemi var. Süfyan-ı Sevri, Rabia-i Adeviye, Bişr-i Hafi, Seri es-Sakati, İbrahim Edhem, İmam Gazali, İbn’ül Arabi, Alaeddin Ali Erdebili, Abdüllatif-i Kudsi, İbrahim Gülşeni, Mevlana Halid-i Bağdadi, Abdülgani Nablusi ve Hüseyin Vassaf gibi pek çok velinin yolu bir şekilde Kudüs’e düşmüştür.

Evliya Çelebi’nin; “Havasının hoşluğundan halkının yüz renkleri kırmızıdır. Gayet garip dostu, zevk ehli, tarikat ve hal ehli adamları var” dediği Kudüs, 638 yılında Müslümanlar tarafından fethedilmesiyle dervişlerin mekanı olmuş ve burada, neredeyse her tarikatın tekkesi kurulmuştur.

Kudüs’ün sufiler için önemi Miraç hadisesiyle ilgilidir. Sufilerin de manevi miracı vardır. Bu Miraç, benlikten Allah’a yolculuktur. Allah’tan başkasından uzaklaşmak ve Allah’a yakınlaşmaktır. Kişinin nefis perdelerini bir bir geçerek manen yücelme halidir. Miraç nefis mertebelerini aşmak ve hakikate ulaşmaktır. Miraç kişinin kendi hakikatini tanıması için yine kendinde kendine yaptığı iç yolculuktur. Bu yolculukta Refref ilahi aşk binitidir.

EVLİYA ÇELEBİ’NİN KUDÜS’Ü

1670 yılında Kudüs’e giden Evliya Çelebi tatlı üslubuyla bu şehri anlatır. Kudüs’te 7 darülhadis (büyük medrese), 10 darulkurra (Kuran öğretilen yer), 40 sıbyan mektebi (ilkokul) ve 70 tarikatın tekkesi olduğunu yazar. Bunlardan Abdülkadir Geylani, Seyyid Ahmed El-Bedevi, Sa’di, Rifai ve Mevlevi tekkelerinin daha bakımlı ve mesire yeri olduğunu belirtir.

Tekkeler, ilk dönemlerde yolcu ve gezginlerin uğrak yeridir. Seyyahlar bu tekkelere gelince kendileri ve binekleri dinlenir, birkaç gün konaklar ve ihtiyaçlarını giderirlerdi. İbn Battuta ve Evliya Çelebi gibi ünlü seyyahlar yolculukları esnasında kaldıkları tekkelerden bahseder ve buradaki dervişlerin güzel hallerini anlatırlar. Bu seyahatnamelerden; Mevlevi, Kadiri, Nakşibendi, Rifai, Ahmedi, Ademi, Şazeli, Kalenderi, gibi pek çok tarikat dergahının Kudüs’te faaliyet gösterdiğini öğreniriz.

KUDÜS’TE BİRKAÇ TEKKE

Kudüs Osmanlı hakimiyetine girer girmez tarikatlar ve dergahlar açısından son derece zenginleşmiştir. Özbek Tekkesi, 1615 yılında Kudüs Sancakbeyi Mehmet Paşa’nın Kapıcıbaşısı Sufi Osman Ağa tarafından kurulmuş tur. Yalnızca bir ayin ibadet yeri olmayan tekke, Hacca gidenlerin uğrak yeri olmuş; hacılara ve gelen misafirlere et, kuru üzüm ve havuçla yapılan meşhur Özbek pilavı ikram edilmiş. TİKA burayı 2011’de restore etti.

Özbek Tekkesi’nin en önemli özelliği ise gelen misafirlerin kayıtlarının tutulmasıydı. Bu kayıtlarda misafirlerin künyeleri, uyrukları, tekkeye geliş ve ayrılış tarihleriyle birlikte nereden gelip nereye gittikleri mevcut idi. Thierry Zarcone tarafından yapılan bir etütle bu bilgiler açığa çıkarılmıştır.

Ahmed er-Rifai hazretlerinin halifelerine ait olan Hindi Tekkesi’ni Kudüs’teki Hindli hacılar kurmuştur. Kudüs’teki tarikatlar sadece müritlerine manevi eğitim vermekle kalmıyor, şehrin dini ve kültürel hayatının belirlenmesinde etkili rol oynuyorlardı. Kudüs Mevlevihanesi’nden ayrıca söz edeceğim.

(Daha geniş bilgi için bkz. Sulhi Ceylan, “Dervişler Şehri Kudüs”, Lacivert Dergi sayı: 36)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.