Magnesia’dan Manisa’ya

Fatih “Benim iktiramın ulaştığı yerlere, onların hayalleri bile erişemez” diyordu. Yavuz Selim’e göre: “Bu dünya bir hükümdar için yeterliyse de iki hükümdara az gelir”di. Fransa kralının annesi, esir düşen oğlunun kurtarılması için Kanuni’ye mektup yazıyordu. Avrupa kralları ancak bizim sadrazamlarımızla muhatap olabilirdi. Askerlikte, zenginlikte, yönetimde dünyanın en iyisi idik, tek süper güç bizdik.
Bu bize bir “yukarılık duygusu” verdi. Bunun sarhoşluğuyla avunurken, Avrupa teknolojide ve askerlikte ilerledi. Cephelerde yenilmeye ve toprak kaybetmeye başladık. Borçlandık, geriledik. Avrupa’nın gücü karşısında sersemledik. Ziya Paşa “Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gürdüm/ Dolaştım mülk-i İslam’ı hep viraneler gördüm” diyordu.
Sonunda kendimize güvenimizi kaybettik, “aşağılık duygusu”na kapıldık. “Eller aya biz yaya” demeye başladık. Evvelce “beş para etmez gavur parası” karşısında bizim paramız gittikçe değer kaybetti.
***
Kuruluş ve yükseliş devrimizde kendimize güvenimiz tamdı. Fethettiğimiz beldelerin isimlerini değiştirmedik, sadece kendi dilimize uydurduk. Adriyanapolis Edirne oldu. Aya Nikola’ya İnegöl, Symirna’ya İzmir dedik. Magnesiya’yı Manisa yaptık. Birinciler ne kadar yabancıysa, ikinciler o kadar bizimdir, Türkçe’dir.
Aşağılık duygusu bizi yabancı özentisine yöneltti. İşyerlerine yabancı isimler koyma yarışına girdik, mesela Symirna’yı, Magnesia’yı baş tacı etmeye kalktık.
Manisalı yazar Kemal Y. Aren, “Çaybaşı’ndan Manisa’ya” adlı kitabında, bu şehirdeki çocukluk günlerini anlatırken şöyle der:
“Çocukluğumun Manisa Dağı, ben lise çağlarına geldiğimde Spil Dağı oluverdi. Evliya Çelebi’de Dumanlı Dağ diye geçiyor. Spil neden diriltildi? Ağlayan Kaya, Niobe oldu. Neden? Bir yerlerden Kibele türetildi. Kim bilir kaçıncı Kibele bu?
Turizm adına başvurulduğunu tahmin ettiğim bu hokkabazlıklara ne lüzum vardı? Ağlayan Kaya’ya Niobe dedikten sonra Manisa’ya, sırf bu sebepten kaç yüz bin turist geldi(!) acaba? Araştırması yapıldı, hesabı çıkarıldı mı?
Mesir şenlikleri ihya edildikten sonra, Sultan Yaylası gezmeye açıldıkdıktan sonra Manisa’ya gelen yerli yabancı ziyaretçi sayısı ile Niobe’yi, Spil’i, Kibele’yi görmeye gelenlerin mukayesesi yapıldı mı?
Zamanın aydınlarına ne diyeyim bilmem ki?
Kendinizi inkar ettikçe medeni olduk sanıyorsunuz. Yanlış! Gülünç oluyoruz. Farkında değilsiniz.
Şöyle deseniz, muhteşem olursunuz: “Efendiler, buraların adları evvelce Magnezya imiş, Spil imiş, Niobe, Kibele imiş; ama bugün buraların sahibi benim! Benim koyduğum adlar da Manisa, Dumanlı Dağ, Ağlayan Kaya, Bereket Kayalıkları vs. bundan böyle bu adlarla anılacaktır.”
Bu şuuru, bu feraseti, bu celadeti görmeyi isterdim.
Toprak altına kaçan sular gibi bir başka yerden yeryüzüne çıkarak gün olur bu özlediğim iz’an ve idrak sahibi aydınlar memleketin idaresine hakim olurlar da o babayiğit eda ile bu seslenişi cihana duyururlar mı?
Muhakkak duyurcaklar!
İnanıyorum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.