Mehmet Akif ve Neyzen Tevfik

Neyzen Tevfik (1880-1953) kültürümüzün renkli simalarından biridir.
Etkili bir saz olan ney üflemede üstün kabiliyete sahiptir. Son derece derbeder hayatı, sınır tanımaz hicivleri, hikmetli şiirleri ve içkisiyle meşhurdur.

Bodrum’da doğdu. Öğretmen olan babası İzmir Urla’ya tayin edildi. Tevfik burada tanıştığı Berber Kazım Ağa’dan ney dersi aldı. İzmir İdadisi’ne yatılı olarak kaydettirildi.
Ancak, okul disiplinine tahammül edemedi, okuldan atıldı.

Kural tanımayan bir yapıya sahip olan Tevfik’in yolu İzmir Mevlevihanesi’ne düştü.
Burada iyi kabul gördü, ney üflemede ilerledi. 4 yıl devam ettiği bu irfan ocağında edebi bilgisini ve zevkini geliştirdi. Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri aldı. Ünlü şairlerin divanlarını okudu. Şiirler yazdı.
Babasının isteğiyle tahsiline devam etmek için İstanbul’a gitti, yaşı 19’du.

KARŞILIKLI ALIŞVERİŞ
Mehmet Akif (1873-1936) dört başı mamur, muhafazakar bir Müslümandır. Yolu Neyzen Tevfik’le kesişir, ondaki cevheri görür ve Neyzen’i sever. İyi dost olurlar, Akif, Neyzen’den ney öğrenir. Bunun için bir ara her gün Fatih Şekerci Hanı’na gider, orada oturan Neyzen Tevfik’ten ney ve nota meşkeder. Neyzen Tevfik, bir müddet sonra Çukurçeşme’deki Ali Bey Hanı’na taşınınca, Akif de onu takip edecek ve her sabah Neyzen’in pejmürde odasında ders görecektir. Ayrıca Tevfik, Akif’ten Arapça, Farsça ve Fransızca dersleri alır.

Neyzen Tevfik bunu şöyle anlatacaktır:
“Kendisi bizzat okutmuştur fakire Bostan/ Hem Fransızca, Arapça, Farisi birçok zaman.” Aynı şiirde Akif’in kendisine çok yardımcı olduğunu, adam etmek için çok yorulduğunu, onun sayesinde birçok musiki üstadını tanıdığını, bu sebeple ona ömür boyu minnettar olduğunu belirtir.

İÇKİ DÜŞKÜNLÜĞÜ
Neyzen Tevfik müzmin bir alkoliktir. Akif onu bu alışkanlıktan vazgeçirmek için çok uğraşırsa da başaramaz. Akif Mısır’da iken Neyzen bir süre Hilvan’da onun evinde kalır. İçki içmemek şartıyla Neyzen’i evine kabul ederse de o fazla dayanamaz ve ayrılır. O günlerin hatırası olarak Akif’in Neyzen’den bahseden uzun bir şiiri vardır.

Şiirin adı ‘Derviş Ahmet’, dipnotta şöyle yazıyor: “Tevfik Neyzen’in üç bin dört yüzüncü tövbesinden istifası münasebetiyle.” Bu şiirden bazı bölümler şöyle:

“Bir ömürdür içiyorsun, bırak artık şunu, der / Derviş Ahmed bu hidayetle hemen tövbe eder / Ama bir tövbe ki: Binlikleri çarpar duvara / Tas, çanak, testi, perişan, serilir tahtalara / Derviş Ahmed de bizim, öğleye varmaz, sıkılır / Kalkar, olmaz, yatar, olmaz, döner, olmaz dediği / Neyle doldursa o bir türlü kapanmaz gediği.”

Akif adeta yalvarır: “Aman Ahmed’im, bana baksana/ Bozacak mısın yine tövbeni/ Kıracak mısın yeniden beni/ Sakın Ahmed’im, gideyim deme/ Bu gidiş hayır değil Ahmed’im/ Dayan Ahmed’im, dikil Ahmed’im/ Aman Ahmed’im, göreyim seni/ Dayan Ahmed’im, göreyim seni.”

Bu sözlerin hiçbiri fayda vermez. Akif gene de Neyzenden ümit kesmez: “Hak erenler, iyi bak kendine, mikdarını bil/ Sendedir nüsha-i kübra, okumuşlarda değil/ Sen ne cevhersin, a devletli, ne cansın, bilsen/ Aba altındaki sultanlara sultansın sen.”

1 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.