Meryem Ana (1)

Geçen pazar bir vesileyle Selçuk’taydık. İlçeye 9 km. mesafedeki Bülbül Dağı’na gittik. Kaymak gibi asfalt yol, baharın taze yeşillikleri arasında kıvrılarak yükseliyor ve bir noktaya ulaşıyor. Burası yamaca yerleşmiş Meryem Ana külliyesi.
Harika bir tabiat manzarası içinde ziyaretçilerle dolup taşıyor.
Rehberimizin ifadesine göre burada her pazar, papaz yönetiminde dini Katolik ayini yapılıyor.
Her dilde hazırlanmış çok sayıda şık panolarda Meryem Ana’ya ait bilgiler var. Etrafta bir ciddiyet, sükunet ve uhrevilik hakim.
Bunu sağlayan belki de Meryem Ana Evi’nin girişindeki ikaz levhası: “Sessiz olun, fotoğraf çekilmez!” çeşitli yerlerde Meryem Ana heykelleri var. Hz.
İsa’nın bir ahırda doğumunu tasvir eden göz alıcı kabartma ve heykelcikler yer alıyor.
Mum yakmak için muhafazalı geniş tablalar konmuş, içi yanan mumlarla dolu. Genç kızlar, insanlar mum dikip yakıyor, bu sırada fotoğraf çektiriyor.
Buranın şifalı sayılan çeşmeleri meşhur. Musluklardan buz gibi kaynak suyu akıyor. İnsanlar bir avuç su içmek için sıra bekliyor.
Beni asıl şaşırtan duvara boydan boya monte edilmiş bez bağlama ve dilek kağıdı koyma yerleri oldu. Özel yapılmış kafes gibi, seyrek aralıklı teller gerilmiş.
Burası baştan sona, bağlanmış bezler ve iliştirilmiş dilek kağıtlarıyla dolu.

YEMEYENİN MALI

Rehberimiz Kur’an ayetlerinden örnekler vererek, çok cana yakın, sempatik bir Meryem portresi çizdi. Ona göre Meryem Ana’yı ziyaret hastalara, felçlilere iyi geliyormuş. Evin içinde duvara asılmış koltuk değnekleri, burayı ziyaretten sonra iyileşen kimselere aitmiş.
Düşünmekten kendimi alamadım:
Yaşadığımız kültür buhranı sonucu kendi yerli ve milli değerlerimizi aşağıladık. Türbe ziyareti, oralardan şifa beklemek, bez bağlamak hurafedir, bid’attir diye yaylım ateşi açtık.
Tabiat boşluğu affetmez. Böyle bir ihtiyaç var ki, elin oğlu gelir bu yolda kendi dinini pazarlar.
Üstelik bunu o kadar güzel bir sunumla yapar ki, bizim insanımız akın akın oraya gider. Peki bunlar Hristiyan mı oluyor?
Hayır, ama kendi değerlerini ve kültürünü bilmediği için yabancı kültür hayranlığına kapılırlar.
Aslında bizim dağlarımızı bekleyen nice dedelerimiz, babalarımız var. Fakat dini ve resmi çevrelerimiz bunlara itibar etmedikleri için, oraları sadece bir avuç insanımız senede bir defa ziyaret eder, o kadar.
Zaten oralara ulaşmak için düzgün yollar da yoktur.

KÜLTÜR EMPERYALİZMİ

Gerçekte Meryem Ana buralara gelmiş değil. Bir Alman kadının rüyasına dayanarak buraya el atılmış, 1967’de Papa’nın ziyareti ve kutsaması ile iş ciddiye binmiştir. Biz de turizm uğruna bunu desteklemişiz.
Amacım pişmiş aşa su katmak değildir. Sadece kendi değerlerimizi tanımamız ve kültür emperyalizminin tuzağına düşmememiz gerektiğini hatırlatmaktır.
Bu konunun önemine ta 1957’de dikkati çeken Ekrem Hakkı ve Samiha Ayverdi kardeşlerin feryatlarını ayrıca ele alacağım.

1 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.