Türklerde eskiden beri mezarlara önem verilir. Orhun kitabelerinin aslında Tonyukuk, Kültigin ve Bilge Kağan’a ait anıt mezarların taşları olduğu sanılmaktadır.
Mezar ziyaret yeri demektir. Ölülerimizi anmamıza, ruhlarına Fatiha okumamıza vesile olur. Ölüm bir son değildir, boyut değiştirmekten ibarettir. Geleneksel şehir mimarimizde camilerin, türbelerin, tekkelerin etrafında küçük mezarlıklar vardı. Orada yatanlar aile fertlerimizden biri gibiydiler. Ölümle ve ölülerle barışık yaşardık.
Mezarlıklar şehircilik tarihi açısından önemlidir. Mezar taşları mimari ve hat sanatı konusunda zengin örnekler sunar. Bunlar tarihi ve demografik araştırmalar bakımından büyük değer taşır. Anadolu’daki tarihi mezarlıklar, Türk süsleme sanatları ve edebiyat tarihi açısından da önemli belgeler bulundurmaktadır.
TAŞLARIN ANLAMI
Mezar taşlarının, ölünün meslek grubunun veya bir tarikat mensubu ise o tarikatın başlığının biçiminde nihayetlendirildiği görülür. Gül, taç, sarık, fes veya kavuk gibi unsurlar mezardaki şahsın cinsiyeti, mesleği, mensup olduğu zümre, tarikat, veya taşıdığı unvanı gösterir.
Kadın mezar taşlarında değişik süslemeler, özellikle çiçek demet ve sepetleriyle meyve tabakları dikkat çeker.
Mezar taşları üzerine ölümü, insanların faniliğini ve baki olanın Allah olduğunu belirten ibareler, şiirler, dualar ve atasözleri yazılmıştır. Her mezar taşında mutlaka bulunması gereken bir unsur da ölenin ruhuna Fatiha okunması dileğidir.
Mezarlıklara daha çok servi ağacı dikilmiştir. Bilimsel verilere göre servi amonyak çıkışını önler. Taşıdığı reçine sebebiyle havaya hoş koku yayar. Çevreye estetik bir görünüm verir, yaz kış yeşil kalır ve uzun ömürlüdür. Bunlar için tercih edilmiş olmalıdır.
Son dönem mezarlıklarında eski sanat ruhu ve estetik kaygı bulunmamakta, çok defa mermerden yapılan ve belli bir üslubu olmayan mezarlarla doldurulduğu görülmektedir.
ŞEYH NUREDDİN
İzmir Mevlevihanesi’nden ve oranın şeyhi Nureddin Efendi’den bu köşede sıkça söz etmiştik. Otuz iki yıl görev yapan Şeyh Nureddin işgal sırasında, 4 Aralık 1920’de vefat etti ve dergahın haziresine defnedildi.
Tekkelerin kapanmasından sonra zamanla dergah harabe haline geldi. Patlıcanlı Yokuşu’ndaki küçük mezarlığı dağıldı. Nuri Efendi ve babası H. Akif Dede’nin kabirleri 1940’lı yıllarda Kokluca mezarlığına taşındı (Sınıf 1, Ada 24). Fakat 70 yıldan beri düzgün bir mezarı bile yoktu.
Nihayet Nureddin Efendi’nin torunun kızı Aylin Onart Hanımefendi, bir vefa örneği göstererek büyük dedelerinin kabrini yaptırdı. Keşke kabir taşı geleneksel Mevlevi sikkeli olsaydı. Şeyh Nureddin’in İzmir’in kültür ve irfan hayatına büyük katkısı olmuştu. Artık ziyaret edilecek ve ruhuna Fatiha okunmasına vesile olacak bir kabri var. Aylin Onart’a teşekkürler.
Bir yanıt bırakın