Geçtiğimiz çarşamba Berat Kandili idi. Bu vesileyle dualar edildi, Mevlitler okundu. Mevlit törenleri milletimizi kaynaştıran, duygu birliğine götüren güzel geleneklerdendir.
Peygamber efendimiz’in doğum günü için yazılan mevlidi halkımız o kadar sevdi ki, alanını genişletti, doğumlarda, ölümlerde, sünnetlerde, düğünlerde okutmaya başladı. Böylece sevincini mevlitle çoğalttı, acısını mevlitle hafifletti. Bu haliyle mevlit törenleri, milli birliğimizin ortak değerlerinden biri oldu.
Süleyman Çelebi (1351- 1482), kendi zamanından 7.5 asır önce vefat etmiş olan Hz.
Peygamber’e karşı bitip tükenmez özleyişini, sıcak ve samimi bir söyleyişle dile getirmişti.
Türk halkı da bu mevlidi okuya okuta, onu destanlaştırdı.
Onun mısralarına milyonların ve asırların seslerini, bütün bir milletin duyuş ve söyleyişini işledi.
Böylece mevlit milli, maşeri ve mukaddes bir halk eseri oldu.
Milletimiz dini musikiye önem verdi. Geleneğimizde mevlit, musiki makamları ve ilahilerle birlikte okunur. Mevlit törenleri yapmayı, mevlidi musiki makamlarına uyarak okumayı dini bakımdan yanlış bulanlara karşı, Türk milleti asırlardan beri mevlit geleneğini devam ettirmektedir.
MEVLİD KARŞITLARI
Oldum olası mevlide ve dini musikiye karşı olanlar vardır.
Bunun bid’at olduğunu, dine sonradan sokulmuş bulunduğunu ileri sürerler. Bir de okuyan kişinin para aldığını ve bunun doğru olmadığını ileri sürerler.
“Bid’at”, Hz. Peygamber zamanında olmayıp da sonradan çıkarılan adet demektir ve tartışmalı bir kavramdır. İyi bid’at ve kötü bid’attan söz edilir. Bid’at sayılacaksa, mevlit bunun iyi olanıdır. Kaldı ki mevlidi kimsenin dinin bir gereği ve zorunlu bir ibadet saydığı söylenemez.
Para meselesine gelince… İyi musiki bilen bir mevlidhanın para alması gayet doğaldır. Bu, onun işi ve geçim kaynağıdır.
Allah herkese farklı yetenekler vermiştir. Kimi hayatını kalemiyle kazanır, kimileri de sesi ve sanatıyla.
Mevlit ve musiki karşıtlığı, tarihimizdeki Kadızadeli zihniyetini hatırlatır ki, bu hiç de hoş bir durum değildir.
DUYGU
Dini musiki ve şiir ihmal edilemez.
Hz. Peygamber’in Bilal-i Habeşi’yi müezzin olarak seçmesinde, onun ihlası kadar sesinin güzelliği etkili olmuştur.
Sağlığında Hz. Peygamber’i öven, müşrikleri hicveden şairler vardır ve bunlar Peygamber Efendimiz’in iltifatına nail olmuş, hatta birine kendi cübbesini çıkarıp giydirmiştir.
Dinde duygunun yeri önemlidir.
İyi bir mevlidhanın okuduğu mevlit sırasında dinleyenlerin rikkati ve dini duyarlılığı artar. Bu manevi havayı insan tek başına yakalayamaz.
Mehmet Akif, mevlit gecesinde Şark’ın karanlık toprağına Hakk’ın nur saçtığını belirtir:
“Zulmette kalan zemin-i Şark’a / Saçtın yeniden sema sema nur.” Mevlit gecelerinde duygulu ve inançlı gönüller, meleklerin gökten saf saf indiğini hissederler.
Bu duygu onları inanmış milletin fertleri yapar.
NOT: Türk Dünyası: Tarih ve Gelecek Sempozyumu. Yarın Atatürk Lisesi Salonu’nda.
Bir yanıt bırakın