Ölümle barışık olmak

Ölüm bir gerçektir, her doğan ölür.
Bütün canlıların hayatı sonludur.
Bitki, hayvan, insan hepsi doğar, büyür, ölür.
Hayat güzeldir, yaşamak bir nimettir.
İnsan, ölüm gerçeğini bilmesine rağmen buna kolay razı olmaz, daha çok yaşamak ister. Yaşama iradesi, hayata asılma güzel bir şey.
İntihar, kişinin kendi isteğiyle hayatına son vermesi hiçbir toplumda hoş karşılanmaz.
Hayat kutsaldır.
İnsan değerli bir varlıktır, ölüsüne de saygı gösterilir. Her dinde cenaze törenleri vardır.
Bizde ölüye hürmet gösterilir, yıkanır, kefenlenir, namazı kılınır, dualarla kabre yerleştirilir.
Ölümden hemen sonra ziyaretçiler gelir, başsağlığı dilenir. Ege’de birçok evde 7 gün boyunca Tebareke okunur.
Bütün bunlar öleni rahmetle anmak kadar, kalanların acısını paylaşmaya ve hafifletmeye yarar.

EHLİLEŞTİRMEK

Ölümün yüzü soğuktur ama bizim milletimiz ölümü munisleştirmesini bilmiştir. A. H. Tanpınar şöyle der: “Şark için ‘ölümün sırrına sahiptir’ derler. Fakat şark milletleri içinde dahi ona bizim kadar hususi bir çehre veren, her türlü laubalilikten sakınmakla beraber, onu ehlileştiren başka millet pek yoktur.” Biz ölümle barışık yaşadık. Eski mahalle yapımızda evler arasında mescitler, türbeler, tekkeler vardı. Bunların yanında küçük mezarlıklar (hazire) bulunurdu.
Burada, o çevreden insanların mezarları yer alırdı. Sanatlı bir şekilde yapılmış çeşit çeşit kabir taşları dikilirdi. Birkaç zarif servi/selvi ağacı buraya ayrı bir ruhaniyet katardı.
Oradan gelip geçenler, durup bir Fatiha okuyarak onlarla iletişim kurardı.
Böylece ölüm, kabir, mezar ürkütücü olmaktan çıkar, hayatın bir parçası haline gelirdi.

GERÇEKTEN KORKULMAZ

Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi olduğu sırada (1929) Yahya Kemal’e İstanbul’un nüfusunu sorarlar, Yahya Kemal de ’30 milyon civarındadır’ diye cevap verir.
‘Aman efendim, bu mümkün değil, herhalde yanlışlıkla söylediniz’ denilince de Yahya Kemal ‘Biz ölülerimizle birlikte yaşarız’ der.
Yanlış imar anlayışıyla mahalle aralarındaki türbeler yıkıldı, hazireler bir bir kaldırıldı.
Bugün büyük mezarlıklarımız bir tür doğal parktır, bulundukları çevreye nefes aldırırlar.
Sekülerleşme, laikçilik dinle aramıza mesafe koydu, ölümle barışık yaşamanın sihri bozuldu.
Alanında değerli çalışmaları olan bir bilim kadınımız (Binnaz Toprak), CHP milletvekilliği adaylığı sırasında, Zincirlikuyu Mezarlığı’nın giriş kapısındaki ayet mealine itirazda bulunmuştu. Orada, “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır” yazılıdır.
B. Toprak bu yazı için “çok sinir bozucu bir şey” demişti. Aynı düşüncedeki bazı köşe yazarları bu ayetin orada bulunmasının gelip geçenlerin tüylerini ürperttiğini, moral bozduğunu, bir tür tehdit ve taciz gibi algılandığını yazmışlardı.
Tekrarlayalım, ölüm bir gerçektir. Ondan korkmak yerine, onunla barışık yaşamayı bilmeliyiz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.