Oruçta manevi boyut

Bilindiği gibi dinimizin temel esaslarından biri Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç ibadeti, çok yönlü ve uzun süreli bir sabır uygulamasıdır. Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Sabır imanın yarısı, oruç ise sabrın yarısıdır.” Dolayısıyla değeri o nisbette yüksektir. Bu müjdeyi sevgili Resulünün diliyle bizzat yüce Allah veriyor:
Kulum arzularını, yemesini ve içmesini ancak benim hoşnutluğum için terk etmiştir. O halde oruç benim içindir, mükafatını da ancak ben veririm” buyrulur.
Peki orucu bu kadar değerli kılan nedir? Allah’ın “Oruç benim içindir” buyurmasının sebebi ne olabilir?

İHLĀS
İbadetlerin manevi değerini arttıran baş sebep, onlardaki ihlastır. Yani, ibadeti sadece ve sadece Allah için yapmaktır. Başka ibadetlerde, namazda, zekatta, hacda gösteriş ve riya tehlikesi daha fazladır. Çünkü bunların görünen yönleri ağır basmaktadır. Oruç ise tamamen kul ile Allah arasında kalmaktadır. Kişinin oruçlu olduğu her zaman fark edilmez. Demek ki oruç, ihlas unsurunu ağır bastığı ibadettir.
O halde orucun önemli edeplerinden biri, onu mümkün mertebe gizlemek, hele reklamını hiç yapmamaktır. Oruçluyum diye tafra satmamalı, etrafımıza karşı kırıcı olmamalı, iş yerinde işi gevşetmemeliyiz. Allah’tan beklenecek mükafatı patrondan veya amirden bekleyen bir tavır içinde olmamalıyız. Bütün bunlar, oruca değer katıcı olan ihlas unsurunu silip süpüren davranışlardır.
İkinci olarak orucun nefsani arzu ve istekleri kontroldeki hizmeti üzerinde durulabilir.
Beden-ruh dengesinin sağlanması ve manevi hayatımızın takviyesi için, içgüdü ve zaaflarımızın kontrol altında tutulması şarttır. Oruç, bunu bir ibadet mekanizması içinde sağlayan vasıtadır.
Her konuda olduğu gibi, oruç ibadetinin de bir takım dereceleri vardır. Onun en alt seviyesi yemekten, içmekten uzak durmaktır. Böylesi hiç yoktan iyidir, ama asla kafi gelmez. Oruçtan beklenen, sadece bunlarla sağlanmaz. Bu seviyedeki oruç, olsa olsa bedenin orucu olabilir ve bir takım tıbbi faydalar sağlar, o kadar.
Bir de insanın nefsiyle, çeşitli organlarıyla, duyguları ve nihayet bütün varlığı ile oruç tutması söz konusudur. İşte asıl oruç budur. Şu halde maddi-manevi ne kadar çok organımız ve duygumuz oruca iştirak ederse, yukarıda vaad edilen sevap ve ödüle, o kadar fazla hak kazanmamız mümkün olur.

ORUÇ VE AHLAK
Dinde inanç, ibadet ve ahlak ilkeleri bir bütün olarak ele alınır. Birisi eksik olursa dinden beklenen amaç gerçekleşemez. Oruç da böyledir. Oruç sadece yeme içmeyi terk etmekle sahih olmaz. Hz.Peygamber bu konuda şöyle buyurur:
Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa yüce Allah o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına hiç değer vermez, Allah’ın böyle bir oruca ihtiyacı yoktur.” Tam ve kamil manada oruç maddi ve ahlaki bütün yasaklardan kaçınmayı gerektirir. Bu tür inceliklere dikkat edenlerin kanaatine göre, herkesçe bilinen, orucu bozan şeylere ilave olarak gıybet (insanları çekiştirme) ve yalan da orucu bozar.

1 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.