Bir süre önce tiyatro sanatçısı Melek Baykal, Yozgat’ta Hayri İnal Konağı‘nı ziyaret etti. Orada çalışan halktan, başörtülü kadınlarla resim çektirdi. Suratı çok asıktı, çünkü bu kadınlardan ötürü büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Yorumları şöyle:
“Konağın gerçek sahipleri Hayri İnal ve ailesinin resimlerini gördüm. Gözlerime inanamadım, yüz sene önce çekilen resimlerdeki hanımefendiler son derece medeni kılık kıyafetleriyle bana gülümsüyorlardı.
“Çok mutlu olmuştum. Sonra çevremde gördüğüm manzara yüz sene sonra geldiğimiz noktaydı. Konağın yeni sahipleri Yozgat Belediyesi çalışanlarının arasına girip resim çektirdim. Yüzümdeki ifadenin mutsuzluğu açık. Konağı terk ederken aklımda tek bir şey kaldı, konağın gerçek sahiplerinin medeni halleri. Sonra karmakarışık duygularla oradan uzaklaştım. Kendi kendime sordum. Biz ne zaman ve neden bu kadar geriye gittik diye. Cevabını bulamadım.”
Bu mesajı tepki çekince Melek Baykal özür dilediyse de iş işten geçmişti.
Tiyatro sanatçısı Füsun Demirel‘in Cumhuriyet‘te bir röportajı çıktı. “Oynamak istediğiniz bir rol, bir oyun kaldı mı?” sorusuna cevabı şu:
“Çok var. Mesela o dağlardaki gerilla kızları oynamayı çok istedim. Belki bir gerilla annesi olurum, ya da anneannesi. Kadınların özgürleşmesi adına çalışmak ve üretmek istiyorum. Bütün bir hayatımı buna adadım. Ölene kadar da devam edeceğim.”
Cevabın ilk cümleleri haklı olarak çok tepki çekti. F. Demirel‘in politik tercihi deTürkiye‘nin büyük çoğunluğuna ters, şöyle diyor: “Ben Demirtaş’ın ve HDP’nin çok büyük bir umut olduğunu, 7 Haziran seçimlerinin Türkiye’deki demokrasi ve özgürlükler adına çok önemli bir sonuç olduğunu düşünüyorum. Eğer izin verilseydi önemli mesafeler alacaktık. Ama HDP’nin önü kesildi. Demirtaş’a ve HDP’ye fırsat verilmesi gerekiyordu. PKK’nın onlara fırsat vermediğini düşünüyorum. Her iki taraf da hem devlet hem PKK bu savaştan o kadar yararlanıyorlar ki, her ikisi de kendi halkının kıyımı pahasına bu savaşı bitirmek istemiyor.”
Türkiye‘de sanat çevrelerinde sol ve sosyalist zihniyet hakim. Bunların çoğu halkan kopuk gettolaşmış bir dünyada yaşar, elitist yani seçkincidir. Kemalist ideolojinin seküler ve pozitivist atmosferinde kendilerine korunaklı bir yer buldular. Yerli ve milli olmaktan çok, farkına varmadan kültürel sömürgeciliğe alet oldular. Bu çevre uzun süre kendi zihniyeti dışındakilere karartma uyguladı.
Türkiye değişiyor, fırsat bulunca kendi değerlerine ters davranışlara tepki veriyor. Bu 2 sanatçımızın durumu ibret verici. Melek Baykal tv dizilerinde başarılı biridir. Yaptığı yemek programlarını kültürle zenginleştiriyordu.
Füsun Demirel‘i Yalan Dünya dizisinden hatırlarım. Antakyalı bir ailenin, geleneklerine bağlı kadınını başarıyla canlandırmıştı. Tiyatrocular için televizyon en büyük ekmek kapısı. Şimdi konu unutuluncaya kadar, ikisi de iş yapamayacak. Kamuoyu baskısından çekinen yapımcılar, haklı olarak böyle karar aldı. Halkın karşısına çıkan, fakat halkın değerlerini tanımayan, onu küçümseyen bilumum sanat camiasının kulağına küpe olsun.
Bir yanıt bırakın