Şifalı Su Kaynakları

16 Ağustos 1995. Güney Kazakistan’ın Türkistan (Yesi) şehrindeyim. Bir grup arkadaşla Canga Korgan civârında Aykoca Îşan ve Aktaş Meşiti denen yere gitmek üzere yola çıktık. Dümdüz ve geniş arâziler. Etrafta ayçiçeği ve kavun tarlaları var. Gökyüzü büyük mâvi bir çadır, ufuk alabildiğine geniş. Ana yoldan tâli bir yola girdik, bir işâret istikametinde ilerledik. Bomboş bir arâzinin ortasında târihî görünümlü bir binâ, bir mescid, etrafında ağaçlar ve yedi sekiz ev. Aktaş Meşiti, üzerindeki yazıya göre 120-130 senelik. Mescidin biraz ilerisinde kabirler var.

Az ötede bir su pınarı (bulak) bulunuyor. Sazlıklar arasından kaynamakta. Benzeri menkıbelerde olduğu gibi, an­latıldığına göre, Aykoca Îşan, yerleşmek için buraya gelince asasını yere vurmuş ve bu pınar meydâna gelmiş. O gün bugündür kaynıyor. Basit bir tahta köprüden geçerek pınarın gözesine yaklaştık, eğilip su içtik. Suda hayat var. Bu su, şifâlı ve kutsal kabul ediliyor.

*

Anadolu ve Balkanlarda da bu tür şifâlı su kaynakları bulunur. Oluşum şekilleri hemen hemen aynı tarzda anlatılır. Bir ermiş, bir Hak dostu elindeki sopasıyla yere vurur ve oradan su kaynamaya başlar. Halk da bunu şifalı kabul eder, böylece genel kabul görür, meşhur olur.

Ne dersiniz olay bu kadar basit midir? Bazı konular sırlıdır, aslını bilemeyiz. Belki o su orada hep vardı, birileri yakıştırma bir söylentiyle oraya kutsallık atfetti ve bu yaygınlaştı. Bir kısım kaynak sularında da özel mineraller bulunduğu için bazı hastalıklara iyi gelebilir. Daha pozitivist zihniyete sahipseniz bu izahlar size yeterli gelir.

Spiritüalist ve metafizik alana ilginiz varsa menkıbeleri de devreye sokabilirsiniz. Öyle ya, o kaynak kendiliğinden de olabilir, gerçekten bir Hak dostunun himmetiyle de çıkmış olabilir. Allah’ın askeri çoktur, bazılarını bazı işlere vasıta kılabilir. Bir suyu içince susuzluğunuzu giderir. Şifâ niyetiyle içtiğiniz takdirde size fazladan şifa sebebi de olabilir. Ne demişler, niyet hayır akıbet hayır.

*

Zemzem suyunun hikayesi de böyle değil mi?

Hz. İbrahim çok güzel bir kadın olan Sâre ile evliydi, hiç çocukları olmadı. Sâre kocasının evlât hasreti çekmesine üzüldü ve ona Mısır’dan getirdiği câriyesi Hâcer’i ikinci eş olarak takdim etti. Bu evlilikten İsmâil dünyaya geldi, fakat Sâre onun doğumundan sonra Hâcer’i kıskanmaya başladı, bir müddet sonra da kocasından Hâcer’i ve oğlunu evden uzaklaştırmasını istedi. Bunun üzerine önce tereddüt gösteren İbrâhim, Allah’tan aldığı emir üzerine Hâcer ve oğluyla birlikte evden ayrıldı ve onları Mekke’ye Kâbe’nin bulunduğu yere götürdü.

O sırada tamamen ıssız olan Mekke kupkuru bir vadiden ibaretti. Küçük bebeğini ve genç ve karısını bu ıssız yerde bırakmak İbrâhim’e çok zor geldi. Hâcer, ıssız Mekke vadisinde İbrâhim’in bırakmış olduğu az miktardaki su ve erzakın tükenmesi üzerine İsmâil’in susuzluktan ölmesinden korkarak telâşlandı, çaresizlikten Safâ ile Merve tepeleri arasında yedi defa gidip geldi, Merve’ye kadar gidiyor, acaba çocuğa bir şey oldu mu diye bakmak üzere tekrar Safâ’ya koşuyordu.

Son dönüşünde bir de ne görsün; oğlunun bulunduğu yerden su çıktığını gördü. İsmâil topukları ile yere vururken bu su çıkmıştı. Çıkan su ile İsmâil oynuyordu. Boşa gitmesin diye Hâcer suyun önünü keserek bir gölcük oluşturmaya çalıştı. Hz. Peygamber, “Eğer İsmâil’in annesi suyun önünü kapamasaydı zemzem akıp giden bir ırmak olurdu” buyurmuştur.

Hikmet-i Hüdâ, Zemzem kuyusu o gündür bugündür, suyu hiç tükenmeden insanlara şifâ vermeye devam etmektedir

 

Kaynak: hernefes.com

Şifalı Su Kaynakları

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.