Son Mevlevi şeyhlerinden Abdülbaki Dede

Abdülbaki (Baykara) Dede (1883-1935) Yenikapı Mevlevihanesi’nin son şeyhidir. Devrinin resmi mekteplerinde ve özel hocalardan düzgün bir tahsil gördü. Babası meşhur Celaleddin Dede’nin vefatı üzerine 1908’de 25 yaşında Yenikapı Mevlevihanesi şeyhliğine getirildi. Dokuz yıl Meclisi-i Meşayıh azalığı yaptı. “Mevlevi Gönüllüleri” alayına binbaşı rütbesiyle katıldı.
Abdülbaki Dede zarif, nüktedan, hoşsohbet, halim, vakur, tam bir İstanbul efendisi idi. Edebiyat ve musiki ile meşgul oldu, çok beğenilen şiirler yazdı. Ebced hesabıyla tarih düşürmede zamanının önde gelen şairi idi.
1925’te tekkeler kapatıldığında Abdülbaki Dede 42 yaşında ve en verimli çağındadır. Bu hadiseyle 17 yıllık şeyhlik dönemi son buldu ve hayatı birden bire altüst oldu. Kendisi tekkelerin kapanmasıyla olumsuz manada en çok etkilenenlerden biridir. Kanunun yürürlüğe girmesiyle bir ömür geçirdiği tekkesinden çıkarıldı, bütün faaliyetlerine yasak kondu. Artık ne ney, ne kudüm sesi kaldı, ne de sema safası.

GEÇİM SIKINTISI

Tekkeler kapatılınca bütün dergahlar gibi Yenikapı Mevlevihanesi’nin vakıflarına da el kondu. Burası da birçok benzeri gibi vakıf gelirleriyle ayakta duruyordu. Dergah mensuplarının gelirleri kesildi. Geçim sıkıntısı baş gösterdi. Abdülbaki Dede ailesinin maişetini temin için iş aradı. Bir süre Kütüphaneleri tasnif komisyonu üyeliğinde, ardından Türkocağı müdürlüğünde bulundu. Halk Fırkası memuru olarak çalıştı. Esasen devamı gelmeyen bu işler ona göre değildi.
1930 Şubatında bir gün Bayezid Camii’nde Kenan Rifai (1867-1950) ile karşılaşır, hal hatır sorulur. Baki Dede, tekkelerin kapanması dolayısıyla düştüğü sıkıntılı hayli esprili bir dille şöyle özetler: “Bir zamanlar nay-ı Mevlana ile demsaz idik/ Şimdi olduk maşaallah bir düdük.”
Abdülbaki Baykara bir ara, Darülfün’un (İstanbul Üniversitesi) hocalığına getirildi. Edebiyat ve İlahiyat fakültelerinde Farsça okutmaya başladı. Fakat 1933’te Üniversite reformu ve Darülfünun’un İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmesiyle kadro dışı bırakıldı.
Tekrar geçim sıkıntısı başladı. Topkapı civarında kiralık bir evde çok zor şartlarda yaşıyordu. Abdülbaki Bey’in son görevi Bakırköy Ermeni Lisesi edebiyat öğretmenliğidir.

YÜKÜ TAŞIYAMADI
Dedemiz burada sadece iki ay çalışabildi. Artık hayat yükü çok ağır gelmeye başlamıştı. Astım hastasıydı, 28 şubat 1935’te 52 yaşında vefat etti. Yenikapı Mevlevihanesi Hamuşan mezarlığına defnedildi.
Vefatından önce yazdığı bir beyitte şöyle demişti: “Baki cihanda bilmedi bir kimse kadrini/ Belki civar-ı kabrine yaran gelir gider.”
Abdülbaki Dede’nin hüzünlerini, iç sıkıntılarını ve zamanındaki hadiselere bakışını mizahi bir üslupla dile getirdiği “oldum” redifli şiiri meşhurdur. Şiirde beyaz sakalını kesip delikanlıya döndüğünü, semayı terk edip dansı öğrenemediğini, üniversite hocalığı için cahil ve ahmakların kendisini imtihan ettiklerini söyler.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.