Türk Hava Yolları İzmir-İstanbul uçağındayım. Biraz erken bindim. 25/C numaralı koltuktayım. Az sonra gelen bayanın yeri pencere kenarı A koltuğu. Ortadaki yer boş. Elimde THY dergisi var. Her sayısında okuyabileceğim yazılar bulduğum Skylife’ı karıştırıyorum.
Rahmetli Barış Manço derginin isminden şikayetçi idi. Türkçe bir isim verilmeliydi derdi ki haklıdır. Küreselleşen dünyada, yabancılara da hitap etsin diye bu isimin kullanıldığını sanıyorum.
Bir süre sonra kabin görevlisiyle birlikte bir yolcu geldi. Görevli, “buraya oturabilirsiniz” dedi ve adam aradaki boş koltuğa yerleşti. Ben dergiyle meşgulüm, yeni gelen yolcu yandaki bayanla konuşmaya başladı.
Belli ki kızgın. Şu mealde sözler söylüyor: Fırsat verirseniz bunlar böyle yapar, tepemize çıkarlar, biletli yerime oturamadım. Nereden cesaret aldıkları belli. Rezalet bu. Yazık, çok yazık, memleket ne hale geldi!
Bu defa ben söze girdim, “Nedir olay” diye sordum. Anlatmaya başladı. Özetle durum şu: Adam uçağa girer, biletinde yazan koltuğa oturmak ister. Fakat aynı sıradaki başörtülü ve bebekli bayan itiraz eder. Bebeğini emzirmek gerekebileceğini, onun için başka bir yere oturmasını söyler. Adam şaşırır, çağrı düğmesine basar fakat uzun süre bir görevli gelmez. Boş olan koltuklardan birine oturursa da sahibi gelince kalkar. Bir diğerine oturur, aynı şey. Tesadüf, uçak doludur.
Haklı olarak öfkelidir. Nihayet kabin görevlisi gelir, fakat çocuklu bayana bir şey söylemez. Benim yanımdaki yolcu gelmemiş olmalı ki adam buraya oturtulur.
AÇIKGÖZLÜK BENCİLLİK
Merak ettim, öfkeli yolcunun yeri olan 9/C koltuğuna gidip baktım. Cam kenarında orta yaşlı başörtülü bir bayan, ortada söz konusu bebekli bayan ve 9/C boş.
Döndüm, kızgın yolcuya, her şeye rağmen yerinize oturabilirdiniz, dedim. Ne mümkün, dedi; orayı bayan işgal etmişti, ortaya da çantasını koymuş.
Gördüğüm kadarıyla bu iki bayan “modern mahrem” denen tiplerden değildi. Geleneksel tarzda başörtüleri var. Şehirli ve entelektüel bir görüntüleri yok. Pek ala bebekli bayan pencere kenarına, yanındaki de orta koltuğa oturabilirdi. Bir saatlik uçak yolculuğunda bebeği emzirmek gerekmeyebilir de. Emzirecekse bile yan dönerek yapabilirdi.
Düşündüm ki, kadının hareketi açıkgözlük ve köylü kurnazlığından başka bir şey değildir. Anladığım kadarıyla bebek emzirme bahanesiyle koltukların üçünü de işgal etmek istemişler. Buna mahremiyet duygusunu ve dini gerekçe göstermek dine saygısızlıktır. Dinde kul hakkı her şeyden önemlidir.
Böyle tipleri mevcut iktidarın şımarttığını düşünen mağdur yolcu kendince belki haklıdır. Ama bence konuyu oraya taşımak yanlıştır. Mesele, açıkgöz bayanın bencilliği ve kaprisinden başka bir şey değildir. O yüzden hem din hem, iktidar, hem de Türk Hava Yolları’nın imajı yara almaktadır. Bir kötünün dokuz mahalleye zararı olur, denirdi, doğruymuş.
Bir yanıt bırakın