Haziran ayında çıkan “İzmir’de Tasavvuf Kültürü” adlı kitabımdan sonra, konunun peşini takip ettikçe yeni bilgilere ulaşıyorum. Bunlardan biri Süleyman Hayati Baba (1906-1988) adlı Rifai şeyhidir.
Bu tarikatin kurucusu Ahemd er-Rifai’nin (ö. 1188) dedesinin adı Rifaa el Hasen’dir. Ona nisbetle “Rifai” denmiştir. Türkiye’de halk ağzında “Rufai” şeklinde söylenmekte ise de bugün bilim çevrelerinde birinci söyleyiş yaygındır.
Süleyman Hayati Altuğ 1906 yılında Manisa’nın Gördes ilçesinde doğdu. Rüşdiye mezunu olup, Gördes Maliyesi ve Kırkağaç Mal Müdürlüğünde çalıştı. Manisa Belediyesinde görev yaptı. 1943’te İzmir’e taşındı. İzmir Belediyesinde Ayniyat muhasipliğinden sonra, Fuar Evlendirme Dairesi’nde Belediye evlendirme memurluğundan emekli oldu.
OLGUNLAŞMA YOLU
Süleyman Hayati tasavvufi bir çevrede yetişti. 8 yaşından itibaren maneviyatla ilgisi oldu. Önce babasından ve onun şeyhinden, daha sonra çeşitli mürşitlerden feyiz aldı. En son Manisa Entekk Rifai Tekkesi’nin üçüncü şeyhi Hüseyin Kemaleddin Efendi’ye (1888-1951) bağlandı.
Tasavvuf bir manevi olgunlaşma yoludur. İnsanının yaratılıştan getirdiği aşırılıkları, yani kibir, kıskançlık, kin, cimrilik ve aşırı ihtiras gibi kötü huyları giderip yerine iyileri konmaya çalışılır. İnsanları, eşyayı ve Allah’ı sevme öğrenilir ve uygulanır. Bu da bir rehber öncülüğünde yapılır. Bunu başaran “kamil/ olgun insan” haline gelir.
ŞEYH-HALİFE
Bu yolu öğreten rehberlere mürşit veya şeyh denir. Bir şeyhin çok sayıda öğrencisi (müridi) olabilir. Onlar arasından olgun ve yetenekli olanlara eğiticilik görevi verir. Bunlara “halife” denir.
Burada S. Hayati’nin şeyhlik yolculuğunda yaşadığı bazı ruh hallerinden söz edeceğim. Bunları kendisi anlatır. Şeyhi Kemaleddin Efendi, S. Hayati’ye bir gün şöyle der:
“Oğlum, dünya külfetinden, maddi hizmetten başka, sana bir de manevi hizmet yüklü yükleniyor. Hazır ol, dikkatli ol ve kabul et!”
S. hayati bundan ürkerek bu eğiticilik yükünün ağırlığını taşıyacak kudrette olmadığını söylerse de şeyhi ısrar eder: “Ezeldeki takdire boyun eğmek bizim şiarımızdır. Hem bu gibi vazifeler istidadı olanlara verilir. Biz de emir kuluyuz.”
İRŞAT HİZMETİ
Birtakım kimselerin manevi eğitiminin sorumluluğunu almak gerçekten ciddi bir iştir. O sırada tahminen 40’lı yaşlarında olan Süleyman Hayati meselenin önemini şöyle dile getirir:
“O günden itibaren dehşetli bir korku içinde halkın işlerini yaparken manevi vazifenin ehemmiyetini düşünüp bir hata yapmamağa mümkün olduğu kadar gayret etmek için Rabbimden daima niyazda bulundum.”
Böylece çeşitli yönlerden kendini geliştiren Hayati Baba irşada başladıktan sonra yüzlerce dervişe el verdi, muhterem eşi Gülsüm Anne ile birçok kimseyi nurlandırdı. 1988’de vefat eden Hayati Baba’nın kabri Karşıyaka Örnekköy mezarlığında aile kabristanındadır.
Bir yanıt bırakın