Bu sütunda bir süredir İzmir’de tasavvuf kültürünün temsilcileri hakkında bilgi vermeye çalışıyorum. Tasavvuf bizim inanç ve kültürümüzün dayanaklarından biridir. Onda, incelik, sevgi ve estetik hakimdir. Aslında tasavvuf bir “hal işi”dir. Yani yaşanarak tadılabilir. “Tatmayan bilmez” denir. Ama onun bir de bilgi ve ilim tarafı vardır.
Son dönemlerde bu alanda ciddi gelişmeler oldu. Araştırmalar yapıldı, seviyeli yayınlar ortaya kondu. Tasavvuf kültürümüz adına sevindiricidir.
“Marifet iltifata tabidir” diye bir sözümüz var. İltifat, ilgi gelişmeye katkı sağlar. Bunun bir örneği 28 Aralık 2012’de İstanbul’da yaşandı. Tasavvuf alanında temayüz etmiş 4 kişiye ödül verildi.
Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi ile İstanbul BŞ Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı’nın ortaklaşa düzenlediği 4. İstanbul Edebiyat Festivali vardı. Bu kapsamda “Edebiyat Mevsimi Özel Ödülleri” verilir. Bu seneki ödüllere layık görülenler Mustafa Tahralı, Süleyman Uludağ, Mustafa Kara ve Ö. Tuğrul İnançer oldu. M. Tahralı ödülünü, gecenin onur konuğu Bakan Egemen Bağış’tan aldı.
İstanbul BŞ Belediyesi’nin kültür ve sanatımıza olan yakın ilgisini her zaman takdirle izlemişimdir. Ödül verilen kişilerin tasavvuf alanına katkıları büyüktür. Bunlardan ilk üçü akademisyendir.
ÖDÜL ALANLAR
Prof. Dr. Mustafa Tahralı, doktorasını Fransa’da yaptı. Muhyiddin Arabi’nin bir kısım eserlerine ait Türkçe şerhlerin yayımlanmasını sağladı. En önemli Mesnevi Şerhleri’nden olan A.Avni Konuk’a ait Mesnevi-i Şerif Şerhi’ni 13 büyük cilt halinde yayımladı. (Kitabevi yayını) Tasavvuf musıkisinde metin neşri ve lisans üstü çalışmalara katkısı büyüktür.
Prof. Dr. Süleyman Uludağ, tasavvuf klasiklerini Türkçeye çevirdi. Bu sayede tasavvuf düşüncesini asıl kaynaklarından takip etme imkanımız doğdu. Başka araştırmaları ve konferansları ile Türkiye’de doğru tasavvuf bilgisinin yerleşmesindeki hizmeti önemlidir.
Prof. Dr. Mustafa Kara tasavvuf alanına ait pek çok değerli eserin yazarıdır. Bursa, tasavvuf birikiminin önemli merkezlerinden biridir. M. Kara bu şehirde yetişmiş ve eser bırakmış zatların kitaplarını yayımlayarak önemli bir boşluğu doldurdu.
Ö. Tuğrul İnançer sohbetleri, konferansları ve televizyon programlarıyla tasavvuf düşüncesini tanıtan biridir. Ayrıca tasavvuf musikimizin teorik ve uygulama yönü ile alakalı ciddi çalışmaları vardır.
BİLMEK-OLMAK
Tasavvufu anlatan cümlelerden biri şudur: “Tasavvufun başlangıcı ilim/bilgi, ortası amel/uygulama, sonu mevhibe/ilahi bağıştır.” Yani öncelikle doğru bilgiye ihtiyaç vardır. Bilinenlerin uygulanması sonucu ilahi bağış ve gönül güzünün açılması beklenir. Formül şu: Bilmek, bulmak, olmak.
Buna göre önce bu alanda doğru bilgiye ulaşmak gerekir. Bu tür bilgi donanımına sahip olunmadığı takdirde duygusallık ağır basar, yanlış uygulamalar başını alıp gider. İşte söz konusu kişiler bize doğru tasavvuf bilgisini sunanların başında gelirler.
Bir yanıt bırakın