1991 yılında Sovyetler Birliği dağılınca. Asya Türk Cumhuriyeleri bağımsızlıklarını ilan etti. Azerbaycan, Kazakistan; Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ayrı birer devlet olarak dünya sahnesinde yer aldılar. Türkiye bu ülkelerin bağımsızlığını tanıyan ilk devlet oldu. Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan başbakanlıkları ve cumhurbaşkanlıkları dönemlerinde Türk Cumhuriyetleriyle yakından ilgilendiler, karşılıklı ilişkilerin gelişmesi için çaba gösterdiler.
Demirel 7’inci başbakanlığı sırasında ilk icraatından biri olarak bu cumhuriyetlerden on bin öğrencinin yüksek tahsil yapmak üzere ülkemize getirilme programı başlatıldı (1991). Turgut Özal Cumhurbaşkanı olarak Kazakistan’ın Türkistan ve Kentav şehirlerini ziyareti sırasında (1991) halktan birisi kendisine şöyle sorar: “Türkiye’de kaç tane Kazak var?” Özal’ın verdiği cevap çok manalıdır: “Benimle birlikte 55 milyon!” 1995’te oralarda bulunduğum günlerde merhum Özal’ın burada çok sevilen bir isim olduğunu gördüm. Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında ise 3 Ekim 2009’da Nahcıvan’da Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi oluşturuldu.
KÜLTÜR ORTAK PAYDASI
70 yıllık Sovyet baskısı ve asimilasyon politikası altında ezilen Türk Cumhuriyetleri başlangıçta haklı olarak ürkekti. Rus etkisi azaldıkça güvenleri arttı. Böylece kendi aralarında ve Türkiye ile ilişkileri gittikçe gelişti. Bu noktada büyük devlet adamı Nursultan Nazarbayev’in gayretleri unutulmaz. Nihayet dil birliği işe başlayan zirve İstanbul’daki 8’inci toplantıda (12.11.2021) gerçek adını aldı: Türk Devletleri Teşkilatı (TDT).
Bu toplantıda ayrıntılı ve uzun bir bildiri yayımlandı. Buna göre daha çok ekonomik ve ticari alanlarda işbirliği üzerinde durulmaktadır. Ayrıca kültür faaliyetleri de yer almaktadır. Aslında kültür konusu bu Teşkilatın en önemli yönü, hatta çimentosu olmaya adaydır. Orta Asya bizim ata yurdumuzdur. Buhara, Taşkent, Yesi (Türkistan), Oş, Aşkabat, Fergana,Talas, Gence, Bakü, Erdebil gibi yerler ortak kültürümüzün merkezleridir. Ahmed Yesevi, Buhari, Bahaeddin Nakşbend ve daha niceleri o topraklarda yetişmiştir.
GÜÇLÜ OLMAYA MECBURUZ
Atalarımızın güzel bizi sözü var: “Erlik varlıkla olur” derler. Halihazırda TDT’nın motor gücü Türkiye sayılır. Biz ne kadar kuvvetli olursak çevremizdeki etkimiz o kadar yüksek olur. Son senelerde savunma alanındaki başarılarımız bunun bir örneğidir. Azerbaycan’ın Karabağ’ı geri alma savaşı sırasındaki desteğimiz, Türk İHA ve SİHA’larının başarısı bütün dünyanın dikkatini çekti. Buna en çok sevinenler de Türk ve İslam dünyası halkları olmuştur. TDT’nın böyle bir zaferin yıldönümünde yapılması bir şanstır.
Türkiye olarak sadece kendimizden sorumlu değiliz. Asya Türk devletleri, Kafkaslar, Balkanlar, Kuzey Afrika ve Ortadoğu halkları Türkiye’yi yakından izlemektedir. Onun için iç çekişmeleri bir yana bırakıp, bütün enerjimizi ekonomik, askeri ve kültürel kalkınma yolunda seferber etmek durumundayız.
Turancılık ve Osmanlı hayalleri kurmuyoruz. Amacımız sadece ekonomi, dış politika ve kültür alanında dayanışma ve yardımlaşmadır.
Bir yanıt bırakın