Başlık bir kitap adıdır. Yazarı Samiha Ayverdi (1905-1993). İlk baskısı 1970’te çıktı. 60’lı ve 70’li yıllar Türkiye’de ciddi bir komünizm propagandası vardı. Arkasındaki güç Sovyet Rusya idi.
Okur yazarları, gençliği ağa düşürmek için yoğun çalışmalar yapıldı.
Sanat ve edebiyat çevrelerinde, sinemada hakim olan bir baskı grubu, sol zihniyet dışındaki eserlere hayat hakkı tanımadı.
Bütün bunlara dur demek isteyen Samiha Ayverdi, adı geçen kitabı yazdı. Amacı, Türk’ün tarihi rakibi ve düşmanı olan Rus emperyalizmi hakkında halkı bilgilendirmekti.
Çarlık Rusyasının sıcak denizlere inmesinin önündeki en büyük engel Osmanlı idi.
Bu yüzden Ruslarla her 5 senede bir, yüzlerce yıl savaştık.
Çarlık devrildi ama Rusların Türkiye hayalleri son bulmadı.
Sovyetler devrinde de Rusya bizimle uğraşmayı bırakmadı. Bu defa silahla değil, ideolojisiyle Türkiye’yi içten fethetmek istedi.
Ayverdi, kitabında işte bütün bunları ve tarih boyunca Türk-Rus muharebelerini anlatıyor.
Kitabın “netice” bölümünden birkaç aktarma yapalım:
Rusların gerçek hedefi, dünyayı bir Rus egemenliği içine almaktır. Karadeniz’i bütünüyle kendine mal etmek, Boğazlara sahip olmak, Ege ve Akdeniz’e sahip çıkmaktır.
Eğer Rus istila politikası, Türkiye coğrafyasını hakimiyeti altına almış olsaydı, ilk işi Asya Türklüğüne yaptığı gibi, Türkiye Türklüğünü de bölük bölük etmek olacaktı.
Türkiye hala Müslüman-Türk dünyasının önünde siperdir. Onlara göre en büyük suçu da bu olup, Rus politikasının keyfini kaçırmaktadır.
Bir zamanlar Rus oyununa gelip, istiklal peşine düşen Kırım için bu bağımsızlık hevesi, koca ülkede Kırımlı kalmamasıyla neticelenmişti.
Ben de şunu hatırlatayım:
Çok az Kırımlı ülkesine geri dönüp, Ukrayna’nın özerk bölgesi olarak biraz toparlanır gibi oldularsa da, geçen sene Rusya Kırım’ı tekrar ilhak etti.
Yeni baskıları yapılan Türk Rus Münasebetleri ve Muharebeleri kitabının, yarım asır sonra tekrar ve dikkatle okunma zamanıdır. (Kubbealtı neşriyatı)
1990’larda Sovyetlerin çökmesiyle, yavaş yavaş Türk-Rus münasebetleri düzelmeye başladı.
Son yıllarda ekonomik ilişkilerimiz arttı. Ama atalarımız boşuna dememişler:
“Domuzdan post Moskof’tan dost olmaz.” Bu gerçek yeniden karşımıza çıktı.
Ortadoğu’daki istikrarsızlığı çok iyi kullanan Putin, başımıza bela oldu. KGB, Sovyetlerin istihbarat ve gizli servisiydi. Putin 1975’ten itibaren orada çalıştı.
Rus uçağının düşürülmesi bahane edilerek, Suriye’de elimiz kolumuz bağlandı. Yetkililer elbette gereğini düşünmektedir.
Ümitsizliğe yer yok. Rusya’nın kendi iç sıkıntıları var. Devletimiz ve ordumuz güçlü. Terör ve korkunç patlama canımızı yaksa da bu badireyi de atlatacağız.
Bir yanıt bırakın